Jeon Jungkook hayatın gülmeye değer olduğunu düşünürdü.
Hayat anlayamayacağımız derecede kısaydı ve bu hayatta kısa sürede ne kadar gülersek o kadar kârdı.
Çünkü hayatta daima ağladıklarımızı hatırlardık.
Jeon Jungkook birlikte güldüğü insanları unutmazdı. Arkadaşlarını, öğretmenlerini, komşularını, sevgililerini... Fil hafızası dedikleri şey tam olarak onda vardı. Ailesinde pek bu türden insan yoktu ancak o sanki Tanrı'nın bir cezası gibi unutamıyordu.
Jungkook'un tam olarak ilk kez gerçekten birlikte güldüğü insan Min Yoongi'ydi. Hayatına bir milat olmuştu Yoongi, resmen kendinden öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmıştı Jungkook'u. Fil hafızası Yoongi'den öncesi için işlemiyordu.
Min Yoongi garip bir adamdı. Jungkook'un öncesini sildiği gibi kendi de Jungkook'tan öncesini silmişti. Tanrı'ya Jungkook'la inanmıştı, çocukları onunla sevmişti. İsa'ya dualar etmişti onunla. İlk onun kucağında ağlamıştı mesela.
Birbirlerinin daima ilkleri olmuşlardı ve şimdi sonu olmayı da istiyordu Jungkook.
Min Yoongi ile hayatını birleştirdiğinde bunun olmaması için önünde resmi olarak da hiçbir engel kalmayacaktı. Birbirlerine ait olduklarını halktan saklamak istemiyordu artık küçük olan.
Bunun için sürpriz bir organizasyon falan düzenlemek pek ona göre değildi. Jeon Jungkook romantik bir adamdı ve her şeyin mükemmelini isterdi.
"Yoongi? Evde misin?" Eve girdiğinde içeri doğru seslendi, bir cevap gelmeyince derin bir nefes aldı. Yapacağı şey için alacağı malzemeler evdeydi ve ona yakalanmak istemezdi. Yatak odalarına girip birkaç eşyayı aldı. Evden ayrıldığında gideceği adres belliydi: tanıştıkları yer.
》
Yoongi ile tanışma hikâyeleri fazla garipti. Bir mezarlıkta tanışmışlardı. Jungkook'un dedesini kaybettiği zamanlar, Yoongi de annesini kaybetmişti. Yoongi ile her gün mezarlıkta karşılaşınca Jungkook onun hikâyesini merak etmişti. Aşk da bu değil miydi zaten, Flaubert'e göre? Merak. Birine karşı ansızın merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak, dememiş miydi?
"Hey, pardon bayım? Lütfen sizinle oturup şurada bir şeyler içebilir miyiz?" Yoongi'nin göz altları mordu, gerçekten rezalet görünüyordu. Bir zombi gibiydi, bu yüzden kendinden nefret etti. "Bana mantıklı bir sebep söylerseniz neden olmasın?" Gözlerinde biriken yaşları sildi, toparlamaya çalışıyordu. Jungkook'un da ondan pek geri kalır yanı yoktu ama umrunda olduğu söylenemezdi. "Sizi merak ediyor olmam bence gayet mantıklı."
Yoongi omuzlarını düşürdü ve kafeye girdi. İnsanlara ısrar edecek kadar gücü kalmamıştı. Aslında, hiçbir şeye gücü kalmamış gibiydi. "Sizi dinleyip gideceğim. Fazla yorgunum." Jungkook anlayışla kafasını salladı. Onu anlayabiliyordu, benzerdi acıları. "Ben... Sadece sizi merak ettim. Sanırım bu aptalca ve komik ama, tam olarak bu. Sizi merak ediyorum ve sizinle tanışmak istiyorum Bay-" Yoongi onu tamamladı. "Min Yoongi ben."
"Ben de Jeon Jungkook. Tanıştığımıza memnun oldum." Jungkook hafif gülümsedi. Yoongi bu durumda yaşamak bile istemezken gülümseyecek gücü kendinde bulamadı. "Peki benimle neden tanışmak istiyorsunuz Bay Jeon? Benim özelliğim ne?" Jungkook heyecanla yerinde doğruldu. "Siz, farklısınız. Bakın gerçekten her gün geliyorum ve konuşmalarınıza tanık oluyorum. Siz diğerlerinden farklısınız. Gerçekten. Ben de sizi merak ediyorum işte, tüm olan bu."
"Ah, pekâlâ. Bunun için arkadaşlar olmamız gerekmez mi?"
"Elbette. Elbette, arkadaş olalım." Jungkook telefonunu cebinden çıkarıp konuşmasına devam etti. "O hâlde bana telefon numaranı ver ve uygun olduğunda bir arkadaş randevusu yapalım!" Yoongi bu fikri beğenmişti ancak bir telefona sahip değildi. Dudaklarını düz çizgi hâline getirince Jungkook bir sorun olduğunu anladı. "Üzgünüm ama bir telefonum yok." Genç olan ona şaşkınlıkla baktı. "Anlamadım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Butterfly 'yoonkook |oneshot|✓
Fanfiction"Kelebekler etrafımızda uçuşurken, şimdi sonsuzlukta, yeniden sever misin beni?" @Andromeda-s 'a doğum günü özel♡♡