"Jimin'e sakın güvenme!"
Sabah erken saatte kahvaltı yapmak için çıktığında kapısına asılan bir notla karşılaştı. Kimin astığına dair hiçbir fikri yoktu. Kimin yazdığından çok yazan şeye dikkat etmişti. Yoongi'nin şüpheleri vardı son dönemde. Bu da üstüne gelince bir şeylerin ters gittiğinden emin oldu.
Jimin son zamanlarda bir şeyleri saklıyor gibiydi. Gizemli telefon konuşmaları, tedirgin haller ve sürekli dalgın oluşu bunu gösteriyordu. Oysa birlikte uyudukları gece nasıl da güzeldi. Hiçbir şeyin önemi yoktu. Konuşmamışlardı bile; sadece birbirlerinin gözlerinde kaybolmak yetmişti. İletişimin sözsüz olanı her zaman daha güvenilirdir derler. İkisinin arasında inkar edemeyecekleri bir çekim vardı. Fedakarlık yapmak zorunda kalmışlardı kendilerinden, sonuç olarak daha da yakınlaşmışlardı.
Gel gör ki aralarındaki bu duygu seli şüpheleri yok etmeye yetmiyordu. Araları ne kadar iyi olursa olsun huzursuz edici olaylar gerçekleşiyordu. Yoongi, kağıdı buruşturup cebine attı. Bunun bir şaka olması için dua etti. Diğer çocuklarla sözleştikleri üzere kahvaltı etmek için terasa çıktı.
Yazdan kalma bir gün bekliyordu Yoongi'yi. Masmavi gökyüzü ferah bir havayla selamlıyordu sabahı. Hava ne sıcaktı ne soğuk; tam ortaya düşen bir yerdeydi. Temiz havayı içine çekti Yoongi. Onu rahatsız eden düşüncelerinden arınmaya karar verdi. Yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Çocukların olduğu masaya doğru yürüdü.
"Yoongi hazretleri nihayet teşrif edebildiniz," dedi Jungkook.
"Ne yazık ki sona kalan donakalır!" diye ekledi Taehyung. "Gidip kendine meyve suyu al kantinden. Yoksa kuru kuru yersin kahvaltını."
"İyi de yanıma para almadım ki," dedi Yoongi bir yandan ceplerini karıştırırken.
"Bende var!" Jimin saniye beklemeden söze atılmıştı. "Ben de bir tane daha alacaktım zaten. Gel birlikte gidelim."
Jimin ayağa kalkıp Yoongi'ye katıldı. Kantin, terasın hemen iç tarafındaydı. Bir yürüyüp yemek masalarını geçmeleri gerekiyordu. Hava açık olduğu için herkes terasta kahvaltı ediyordu; bu nedenle içeride tek tük stajyer vardı.
Bir süre konuşmadan ilerlediler. Yoongi, Jimin ile yakın oldukları için çekinecek bir şey olmadığını düşündü. Sabah gördüğü notu açık açık soracaktı. Kim bilir, belki de bu bir şakaydı. Üstelik bunu tezgahlayan Jimin'in bizzat kendisi olabilirdi.
"Jimin..."
"Jimin!" diye seslendi biri arkadan. Bu ses tanıdıktı ve hiç iyi anıları canlandırmıyordu. Arkasına memnuniyetsiz bir ifadeyle baktı. Ne yazık ki haklı çıkmıştı: Seslenen Jong'dan başkası değildi. Pişkin pişkin sırıtarak devam etti.
"Naber?"
"Jimin'in nasıl olduğu seni zerre ilgilendirmez seni gereksiz çöplük! Şimdi geri bas!"
"Ooo, Yoongi bey boyundan büyük laflar etmeye başlamış. Dikkat et de yoldan geçerken seni böcek sanıp üstüne basmayayım. Zaten pek de bir farkın yok."
Yoongi bu sözler karşısında oldukça sinirlenmişti. İleri atılacakken Jimin onu zapt etmeyi başardı. Yoongi sinirden çıldırmak üzereydi. Jimin ise üzgün bir şekilde üzgün görünüyordu. Sinirden eser yoktu yüzünde. Jong manzaranın tadını çıkarmak için gülerek bir süre daha izledikten sonra yemekhaneyi ter etti.
"Jimin, bu çocuk ne yüzle seninle konuşabiliyor hala? Ona neden sert çıkmıyorsun? Neden hiçbir şey söylemedin? Neden bu kadar umursamaz görünüyorsun?"
"Sorularını tek tek mi cevaplayayım yoksa daha sonra hepsini birden mi sunayım?"
Yoongi, Jimin'in ciddiyetsiz cevabından oldukça rahatsız oldu. Meyve sularını alıp terasa döndüler. Yoongi kahvaltı boyunca hiç konuşmadı. Hava güzeldi, ama kahvaltı onun için oldukça tatsız geçti.
***
Her zamanki rutin derslerden sonra Yoongi odasına döndü. Dans dersinde o kadar yorulmuştu ki duş aldıktan sonra uyumaya karar vermişti. Kaderin onun için hazırladığı farklı bir senaryo olduğundan habersizdi henüz. Yatağının üstünde bir mektup buldu. Sabahki küçük kağıt parçasından sonra böyle bir şeyi beklemiyordu, en azından bu kadar kısa süre içerisinde gerçekleşmemesini ummuştu.
Mektubu yavaş eline aldı. Üstünde isim yazmıyordu. Belli ki posta ile gönderilmemişti. Biri doğrudan buraya bırakmıştı. Mektubu açtı, içindekileri çıkarmaya başladı. Mektubun içinde Jimin'in birkaç fotoğrafı, üzerinde bir adres ve tarih yazan bir kağıt ve bir yazı buldu.
Fotoğraflar, Jimin'in birkaç görüntüsünden ibaretti. Jimin'in saçına ve yüzünde bakılırsa yakın zamanda çekildiğini düşündü. Adres bir AVM'yi işaret ediyordu. Orada hamburger yedikleri kattaydı. İlginç olan ise tarih kısmıydı. Tarih iki gün sonrasına aitti. Pazar olduğu için istedikleri gibi çıkıp dolaşabilecekleri bir gündü. Fotoğrafları bir kenara bırakıp mektubu aldı. Yazanlardan korkarak okumaya başladı.
"Jimin'i birkaç ay içinde tanıyabileceğini mi sandın? Ne kadar da safsın. Ona bu kadar kolay düşmek senin suçun sayılmaz aslında. Bu onun uzmanlık alanı. En iyi arkadaşına bile yanlış yapabilecek biridir o. Masum çocuk ayağına yatar, ama gerçek hiç de göründüğü gibi değil. Daha fazla uzatmayacağım. Verdiğim saatte o adrese girip kendin gör istedim. Ha bu arada, o fotoğraflar kimin yerinde kim tarafından çekildi sence? Bu soruyu bilirsen 100 puan kazanacaksın! Şu an sinirden için içini yiyor ama sonra bana teşekkür edeceksin."
Yoongi, mektubu ve fotoğrafları çekmeceye koyup sakladı. Hiç düşünmeden Jimin'in odasına gitti. Kapıyı açıp içeri girmek istedi, ama kilitliydi. Kapıyı çaldı. İçeriden birkaç tıkırtı geliyordu. Bir müddet sonra kapı açıldı. Jimin ve Jungkook ikilisi Yoongi'ye bakıyordu.
"Ne yapıyordunuz?" Yoongi biraz sert bir sesle sordu.
"Jin hyunga bir şaka yapacağız da onu konuşuyorduk. Sen neden sinirlisin?" Jimin meraklı gözlerle Yoongi'ye bakıyordu.
"Sinirli değilim. Uykusuzum biraz. Kafamda bir şey vardı da uyumadan önce sormak istedim. Bu pazar günü müsait misin? Beraber bir şeyler yapabiliriz."
"Bu pazar mı?" Jimin zaman kazanmaya çalışıyor gibiydi. "Bu pazar ailemle buluşacağım. Onları çoktan görmedim."
"Öyle mi? Peki o zaman. Görüşürüz."
Yoongi sakince odasına gidip uzandı. Bu durumda yapacak tek şey vardı. Pazar günü o adrese gidip olacakları kendi gözleriyle görecekti. Bu aptalca duruma bir son vermesi gerekiyordu artık.
-----------------------------------
Selamlar, nihayet yeni bölüm yazabildiğim için mutluyum.
Uzun zaman geçtiği için kaç okuyucu kalmıştır emin değilim. Kitabın devamını okuma oranı belirleyecek. Ayrıca yorum yazarak da fikrinizi belirtebilirsiniz.
Son olarak kafamda başka fikirler de var. Onları birkaç bölüm sonrası buradan paylaşacağım. Olumlu tepki alırsa yazma kısmına geçerim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Görüşmek üzere :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
FanfictionHayatı boyunca bir gölge gibi yaşayan, ruhu yaralarla dolu yorgun bir çocuğun hayatla, kalbiyle ve kendiyle olan mücadelesine şahit olun. Ekleme: Hikayenin ilk birkaç bölümünün yavaş ilerlediğine dair birkaç görüş aldım. Sonrasında daha çok tempo k...