Ölüm

156 49 48
                                    

Sanki bir dejavu yaşıyordum. Üzerimde beyaz bir elbise var. Kahverengi saçlarım rüzgarın etkisiyle havada uçuşuyordu.
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdeyim.
Etrafımda dönüyorum buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum.
Elimi karnıma götürüyorum ama ne bir acı hissediyorum, ne de karnımda herhangi bir yara vardı. Sanki bütün bunlar benim hayal ürünümdü.

"Selda." Bir anda karşımda beliren Ufuk ile iki adım geriye gittim. Ufuk tüm yakışıklığı ile karşımda duruyordu.

"Ufuk," diye fısıldadım. Üzerinde beyaz bir tişört vardı. Kot pantolon giymişti. Sarı kahverengi arasında olan saçları dağınıktı. Bu hali ile yataktan yeni kalkmış gibi görünüyordu.

"Selda kendine gel güzelim. Sakın ağabeylerini bırakma." Konuşmak istedim. "Ben zaten kendimdeyim hiçbir yere gittiğim yok" demek istedim ama konuşamadım. Sanki görünmeyen bir el konuşmamı engelliyordu.

"Hadi güzelim gel gidelim buradan." Ufuk elini uzattı. Ayaklarım benden bağımsız geriye gitti. Ona yaklaşmak istiyorum bir taraftan, bir taraftan da uzaklaşmak istiyorum. Bu ne yaman bir çelişkiydi?

Korkuyordum ama neden korktuğumu bilmiyorum. Yaklaşmak istiyorum ama bir şey buna engel oluyordu.
Bir anda beyaz bir ışık belirdi. Gözlerimi kıstım.

"Ölmek için savaşma yaşamak için savaş!"   Daha önce duymadığıma  yemin edebileceğim davudi ses kulaklarımda yankılandı. Şu an yaşananlar benim çevremde yaşanmıyor gibi bir halim vardı. Bana ne güç verdi bilmiyorum ama biraz önce üzerimde olan korku buhar olup uçtu.
Ufuk'a doğru ilerledim. Tam karşısında durdum. Elimi yüzüne götürdüm. Kirli sakalları ayrı bir ahenk oluşturdu ellerimin arasında.

Gözlerimi kapattım. Kendimi anın güzelliğine bıraktım. Bir kuş gibi özgürdüm şu an.
Elim boşluğa düşer gibi oldu. Kaşlarımı çattım. Gözlerimi açtığımda beni boşluk karşıladı. Ufuk yanımda değildi. Gözlerimi kapattım. Hayal görmüş olmalıydım. Gözlerimi açtığımda bir evdeydim. Arkası dönük olan kadın pencerenin tam karşısında oturuyordu.

Yavaşça kadına doğru yaklaştım. Bir yandan da etrafıma bakıyordum. Karşı karşıya iki tane kırmızı kanepe vardı. Beyaz bir halı vardı. Halının üzerinde siyah bir kuş motifi vardı.
Kadın kırmızı koltukta oturuyordu.

"Bizi bir kere daha bırakma Selda." İsmimi söylediği an içimde tarifi imkansız bir sızı hissettim.

"Kimsin sen?" diye sordum. Duyacaklarımdan korkar gibi çıkmıştı sesim.

"Hapsolduğun bu karanlıktan çık kızım." Kalbimin tam ortasında bir acı hissettim. Nefessiz kalmıştım sanki.

Kadının omzuna dokundum. Kadın bir anda kayboldu. Şimdi de ağaçlarla kaplı bir ormandaydım. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sanki bir çeşit zaman makinesinde gezintiye çıkmıştım.

"Kimse yok mu?" Avazım çıktığı kadar bağırdım. Hava zifiri karanlıktı. Nereye adım attığımı bilmeden yürüyordum. Yolun sonu uçuruma da çıkabilirdi, aydınlığa da çıkabilirdi.

Bir ışık hüzmesi belirdi. Elimi gözlerimi ışıktan korumak istediğim için gözlerime siper ettim.
Bir siluet belirdi. Işıktan dolayı yüzünü seçemiyordum. Fiziğine bakacak olursam iri yapı biriydi. Tam ışığın ortasında durdu.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin