Bölüm 16

3 2 0
                                    

Gülümse de tozu gitsin şu yalnızlığının.

Can'dan:

Arabaya geri döndüğümde Pınar'ı oldukça telaşlı buldum. Biraz daha dikkatli baktığımda ise elinde tuttuğu bir şeyi çabucak arabamın torpidosuna attığını gördüm.

Kapıyı açtım ve sakin olmaya çalışarak koltuğuma yerleştim.

"Evveet, geldim. Sen iyi misin?"

Titreyen parmaklarını zapdetmeye çalıştığını daha bakar bakmaz anlamıştım.

"Hiiç, yok bir şeyim! Sen neden erken geldin?"

Benden bir şey saklıyordu. Kızacağım bir şey mi yapmıştı yoksa? Bunu anlamak öyle kolaydı ki! keşke zor olsaydı da anlamasaydım.

"Arabamı başka bir sanayinin tamir etmesi için devir teslim belgesi imzaladım. Önce seni bahsettiğim kişiye bırakayım da, araba işi hangi saatte olursa olsun bir şekilde çözülür."

Teşekkür edip suskun kalmayı tercih etmişti. Arabamı çalıştırdım ve bulunduğumuz yerden yavaş yavaş uzaklaştık.

"Sen benden bir şey mi saklıyorsun Pınar?"

Birden yüzüne pişkin bir ifade yerleştirdi. Bu hâli beni korkutuyordu. Fırtınadan öncesi bir sessizliği yaşadığımdan emindim artık.

"Bilmem, bunu siz söyleyeceksiniz, ben dinleyeceğim can bey."

Önce kendisine merak dolu gözlerle baktım; sonra hemen gözlerimi yola çevirdim.

"Neden bahsettiğini anlamadım."

"Boşver, hiçbir şey anlamasan da olur. Kalbinin sahibi anlar seni nasılsa."

Daha da sertleşen çehremle Pınar'a bakmayı sürdürdüm.

"Pınar açık konuş benimle, ne kalbi? Ne sahibi?"

O da en az benim kadar sinirlenmişti.

"Ne kalbi olacak? Anahtarını 5 senedir yanında bulundurduğun sevgilinin kalbi. Ama beni ilgilendirmez tabi. Ben senin hiçbir şeyinim nasılsa. Senin inatla kurtulmak istediğin bir baş belasıyım."

Pınardan:

Gözleri birden bire adeta kırmızı alevler püskürten güçlü bir çakmağa dönüşmüştü. O bakışları hayatım boyunca asla unutamazdım. Araba yolunda gidiyor, Can ise kıpkırmızı gözleriyle yüzüme sert, ama kırgın bakıyordu.

Ben bile ne olduğumu anlamadan frene sertçe dokundu. Gözleriyle beraber yüzü de kızarmış, ateş gibi yanıyor, hatta yakıyordu.

"Sen," dedi yabancı olduğum ses tonuna bürünerek.

"Arabamın torpidosunu mu karıştırdın?"

Belli etmeyecektim, bunu bir sır olarak saklayacaktım. Ah aptal kafam! Neden şu gevşek çenemi ve dilimi tutamamıştım ki sanki? Bunu yaptığıma şimdiden pişman olsam da az önceki ifademi devam ettirdim. Çünkü pişman olmak, özür dilemek bana göre değildi.

"Merak etme, kalbinin anahtarına hiçbir zarar vermedim; aldığım gibi, ait olduğu yerine geri bıraktım."

Sözümü yeni bitirmişken, yine beklemediğim bir hareketle direksiyonuna sert bir yumruk attı ve bağırdı.

"Silahla öldüremedin, bari böyle mi öldüreyim dedin ha?!"

Kulaklarım kalbimin hızlanmasıyla çınlıyordu.

"Sen benim yaşadığım hayatın %1'ini bile yaşamadın. Bu adam acılar mı çekmiş, ölümden mi kurtulmuş, umrunda mı sanki?"

Hıçkırıklarımı içimde bastırmaya çalışırken aklıma gelen cümlelerimle kendimi savunmaya çalıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 26, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mavi duvarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin