• EZİYET • | •

2K 138 84
                                    

     Rose'den...

  Jimin ile birlikte arabadaydık. Nereye gideceğimiz hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ama Jimin'in yanımda olması bunu düşünmemem gerektiğini hissettiriyordu. Ona karşı hissettiğim her neyse...

  "Chae, kızlar adına..." derken duymak istemediğimi açıklar bir biçimde elimi havaya kaldırdım.

  "Peki, tamam. Ama şunu bilmeni istiyorum. Onların bir suçu yok. Onlar da yeni öğrendi. Yani senden 2 hafta önce. Bunu bana Lisa söyledi. Ama merak etme. Gerçek aileni bulman konusunda da yardım edeceğim. Zaten benim haber verdiğim an Jungkook'lar halledecek. Ama senden tek isteğim, bunların hiç birini kafana takmaman ve sadece kendini düşünmen. Ayrıca... Bu zamana kadar yaptığım her şey için çok üzgünüm. Sebebi..." dedi ve derin bir nefes alarak arabayı sağa çekti. Yollar boştu, sanırım dağın zirvesine çıkan yoldu bu yol. Ana yol olmasına rağmen boştu üstelik. Ardından Jimin devam etti.

  "Cahe. Daha önce de aynısı oldu. Ama bu sefer seni bırakmayacağım. Sadece şunu bil... Ben senin benden başkasıyla mutlu olmanı istemediğim için bütün okula bu saçmalığı yaptırdım. Kendimce... Seni ben mutlu etmeyeceksem, kimse etmeyecekti düşüncesindeydim. Bilmiyordum ki bunun seni yıprattığını. Ayrıca..." dedi ve durdu. Ben ona gözlerimi dikmiş merakla bakarken, o cümlesini tamamlamadı ve gözlerini kaçırdı.

  "Bunu zamanı gelince söyleyeceğim. Şimdi sadece dinlen. Ben seni gelince uyandırırım. Ayrıca, bu sakladığım şeyin zamanı gelince... Benden nefret etmezsin umarım..." dedi ve mahçupca bana tekrar bakıp üzgün olduğunu belirtti. Bense ona sarıldım ve kokusunu içime çektim. O da kafasını boynuma sokmuş ve kokumu içine çekiyordu.

  "Seni hiç bırakmayacağım Park Chaeyoung..." dedi. Ona güveniyordum. Ama... Bir şeylerin ters gideceğine dair içimde bir sıkıntı vardı. Benden ayrıldı ve ben de kafamı cama yaslayıp yolu seyrettim. Gözlerim kendiliğinden kapanırken, derin iç çekişleri beni ürkütüyordu. Sanırım yine iyi şeyler olmayacak. Ama önce şu dilime(!) bir çözüm bulmalıyım bence...

    ~2 saat sonra....~

  Uyandığımda, sanki yıllardır uyuyormuşum gibi bir hâl vardı üzerimde. Gözlerim zifiri karanlığa bile alışamazken, yavaşça açıldı. Ses olarak odada sadece şöminede yanan odun çıtırtıları vardı. Üzerinde uzandığım yumuşak koltuktan doğrularak, şömineye doğru baktım. Jimin, karşısında oturmuştu ve battaniyesi ne sarılmış bir biçimde ateşi seyrediyordu.

  Hafifçe öksürerek bana dönmesini sağladığımda, bana bakıp gülümsedi.

"Ah, uyanmışsın..." dedi ve bana gülümsedi. Ben de batteniyemi onun gibi sırtıma sardım ve şöminenin önüne geçtim. Burası neresi, hiçbir bilgim yoktu. Tek bildiğim Jimin'in yanındaydım.

"Hım hım." diye bildim sadece. Sonra geçtim ve yanına bağdaç kurarak oturdum. Kollarını bana sardı. İçeriyi aydınlatan sadece şöminenin ateşi ve kapının iki kenarında yanan gaz lambalarıydı. Oldukça romantik bir ortamdı.

"Bekle," dedi ve uzanıp şöminenin yanındaki masadan bir kutu ilaç ve su bardağını aldı.

"İlaçlarını iç. Ha, bu arada. Bu hapı da dilinin altına koy. Biraz uyuştuktan sonra, konuşman için kolaylık sağlayacaktır." dedi ve hapları ikiye ayırdı. Ben de elime verilen hapları gösterilen şekilde ağzıma koydum ve birkaç yudum su içtim.

"Ah..." dedi ve derin bir iç çekerek şömineye döndü. Bense ona garipçe baktım.

"Ne oldu Kimin?" demek isterdim. Ama dilim daha da uyuşmuştu. Bir yudum daha su içtim.

EZİYET | RosMin [Düzenleniyor] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin