Koruyucu Melek

20 3 0
                                    


"Gerçek eğitim, kendinden en iyiyi vermekten geçer."

Gandhi

Yaşama öğrenme engelli bir çocuk olarak başladım. Disleksia olarak adlandırılan bir öğrenme bozukluğum vardı. Disleksik çocuklar genellikle kelimeleri hızlıca öğrenirler, ancak kelimeleri diğer insanlar gibi görmeyi bilmezler. Ben kendi dünyamı kelime denilen bu şekillerle dolu olan muhteşem bir yer olarak düşündüm ve öğrenme kabiliyetim konusunda ailemi oldukça iyimser yapan geniş bir kelime haznesi geliştirdim. Birinci sınıfta harflerin kelimelerden daha önemli olduğunu keşfettim. Disleksik çocuklar harfleri ileri geri oynatabilirler, hatta diğer herkes gibi aynı sıraya koyamazlar. Bu yüzden birinci sınıf öğretmenim beni öğrenme engelli olarak adlandırdı.

Gözlemlerini yazdı ve yaz sonunda ikinci sınıf öğretmenime verdi, böylece ben okula başlamadan uygun önyargılar geliştirmişti. İkinci sınıfa matematik problemlerinin cevaplarını görebilerek fakat cevaplara ulaşma yolunun ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmayarak başladım ve bu adımın cevaptan daha önemli olduğunu keşfettim. O an öğrenme sürecinden tamamen korkmuştum ve bu yüzden kekelemeye başlamıştım. İddialı bir şekilde konuşamadığım, normal matematik fonksiyonlarını çözemediğim ve harfleri yanlış düzenlediğim için, tam bir felakettim. Her sınıfın en arkasına geçip, görüş alanının dışında olmak ve çağrıldığımda veya yakalandığımda, mırıldanarak "B-il-m-m-i-yor-um," demek gibi bir strateji geliştirdim. Bu kaderime damga bastı.

Üçüncü sınıf öğretmenim konuşamadığımı, okuyamadığımı, yazamadığımı ve matematik problemlerini yapamadığımı ben varmadan biliyordu; bu yüzden benimle ilgilenmek gibi bir iyimserliği yoktu.  Hatta numarası yapmanın okuldan kaçmak için basit bir araç olduğunu buldum. Bu, öğretmenden çok okul hemşiresiyle vakit geçirmemi sağladı ve evde kalmak veya eve gönderilmek için bir neden oldu. Bu benim üçüncü ve dördüncü sınıftaki bahanemdi.

Zihinsel olarak ölmek üzereyken, beşinci sınıfa geçtim ve oturduğumuz yerin en heybetli ilkokul öğretmenlerinden biri olarak bilinen, dehşet verici Bayan Reynolds'ın sınıfına kaydoldum. Bu inanılmaz kadın, kollarını bana sardı ve, "O öğrenme engelli değil, o sadece alışılmamış biri," dedi.

Şimdi, insanlar bu alışılmamış çocuklara sadece engelli olanlardan daha iyimser bakıyorlar. Ama Bayan Reynolds beni orada bırakmadı. "Annenle konuştum. O sana daha önce okuduğu bir hikâyeyi tekrar okuduğunda sen de hemen hemen fotoğrafik olarak hatırlıyormuşsun. Kelimeleri ve parçaları birleştirmen istenildiğinde çok iyi yapmıyormuşsun. Yüksek sesle okumak sorun olabilir, bu yüzden sınıfta bir şey okumanı isteyeceğim zaman sana bir gece önceden eve gidip ezberlemen için ödevini vereceğim, sonra diğer çocukların önünde rahatlıkla konuşabileceksin. Ayrıca, annen, sen bir şeylere baktığında muhteşem bir anlayışla anlatabildiğini ama o senden kelime kelime okumanı hatta onun hakkında bir şeyler yazmanı istediği zaman, harfler arasında karışıp anlamı kaybettiğini söylüyor. Bu yüzden, diğer çocuklara çalışma kâğıtları verdiğim zaman sen eve gidebilir, kendi ödevini üzerinde daha az baskıyla yapabilir ve diğer gün bana getirebilirsin," dedi.

Bayan Reynolds ayrıca, "Kendi düşüncelerini ifade etmekte korkulu ve tereddütlü olduğunu fark ettim ve ben her kişinin fikrinin düşünmeye değer olduğunu inanırım. Bunları düşündüm, işe yarayıp yaramayacağından emin değilim fakat 'Demosthenes' adında biri bu yöntemi bulmuştur. Demosthenes diyebilir misin?" dedi.

"D-d-d-d...."

"Evet, yapabileceksin. O kontrolsüz bir dile sahipti. Bu yüzden ağzının içine taşlar koydu ve dilini kontrol edene kadar çalıştı. Senin yutman için çok büyük olan bir çift misketim var, temizlenmiş. Bundan sonra, seninle konuşmak istediğimde onları ağzının içine koymanı ve ben seni duyup, anlayana kadar ayağa kalkıp konuşmanı istiyorum."

Tabii ki onun inancı ve anlayışıyla riski aldım, dilimi eğittim ve konuşmayı başardım.

Sonraki yıl, kendi isteğimle ve Bayan Reynolds'ın desteğiyle altıncı sınıfa başladım. Böylece iki dolu seneyi onun iktidarı altında geçirme fırsatına sahiptim.

Yıllarca onun izinden gittim ve birkaç yıl önce kanserden ölümcül hasta olduğunu öğrendim. Böyle bir durumda yalnız olacağını düşünerek, uçak bileti aldım ve bütün bu yolu geldim. Gelen bir tek ben değildim. Etraf benim gibi yetiştirdiği yüzlerce öğrenciyle doluydu. Grup oldukça ilginç bir karışımdı: 3 Amerikan senatörü, 12 eyalet delegesi ve birçok şirketin CEO'ları.

İlginç olan ise, dörtte üçümüz beşinci sınıfa kadar eğitim süreciyle korkutulmuştuk. Yeteneksiz ve önemsiz görülüyorduk. Bayan Reynolds ile tanıştıktan sonra, eğer yeterince denersek önemli bireyler haline gelebileceğimizi gördük ve hayatlarımızı yoluna koyduk. O kadın, her birimizin koruyucu meleği olmuştu.

Manolya Kokulu HikâyelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin