Kalben - Yara (2.Medya)"Karanlık bir yerde bul beni
Kaybettiğim gün gibi bekliyorum."Merhaba. Bu gerçeğimsi bir hikayedir. Benden, başkalarından ve sizin hikâyelerinizdendir. Kendinizden birer parça bulabilirsiniz. Ben duygularımı aktarabildiğim kadar aktarmaya çalışacağım.
En azından bu hikayeye girdiğiniz ve okumayı düşündüğünüz için öncelikle teşekkür ederim.
İyi okumalar...
#############################
Bir şeylerin yalan olduğunu bir düşünsenize. Mesela hayatınızın. Ne hissederdiniz sizce? Ben söyleyeyim: Boşlukta uçan bir toz zerresi gibi.
Bir şeyler eksik gibi. Bende, içimde, en dibimde. Ne olduğunu bilmiyorum. Aslında merak da etmiyorum. Yaşayarak öğreneceğim.
Her zamanki yerimdeyim. Duvar dibindeki sütunun 2. sırasında. Elimde bir "Yabancı" var. Son sayfaları, bitmek üzere. Kitabı bitirmeden kapattım. Sonunu akşama bıraktım, kahve içerek yavaş yavaş bitirmek istedim. Belki sonra abimi arardım. Kitabı normal bir insan gibi okuyup saçma bulduğumu söylerdim. Daha doğrusu yalan söylerdim. Belki sonra benim bildiğim ama benim bilmediğimi zannettiği kitabin ince ayrıntılarını anlatırdı. Hoşlanırdım abimin kitabı açıklamasından. Objektifdir, sözünü esirgemeden eleştirir. O yüzden genelde birçok şeyi abime sorarım. Ama bazen yanlış düşünür, bu yüzden ona küserim. Ama onun ruhu bile duymaz. Gerek de yok zaten.Ders matematikti. Pek haz etmem kendilerinden. Genelde başka şeyler yaparım, uyumak veya kitap okumak gibi. Kitap şıkkını elediğime göre kalan şıkkı yapmak için göz kapaklarımı görevlendirdim.
Derslerde uyuduğum zamanlarda, normalde uyuduğum zamanlara nazaran daha hassas bir uyku modundayım. Her şeyi duyarım ama aslında hiçbir şey duymamışım gibidir de. Değişik bir hâl işte. Tam olarak öyle anlarımdan birinde matematikçi Hilal Hoca, "Eee Elacığım, sen ne düşünüyorsun yeni işlediğimiz konu hakkında?" dedi.Aslında bir an için "Hocam, artık biz öğrencileri bir salmanız gerektiğini ve istifanızı vermeniz hususunu tekrar düşünmenizi istiyorum." diyecektim. Fakat sonraya erteledim. Belki mezun olurken. Sonuçta notlarımı da düşünmek zorundaydım.
Amma velakin hızla kafamı kaldırarak konuyu duyduğum kadarıyla "Hocam açıkçası kolay gibi görünen ama zor olan bir konu olacağını düşünüyorum ama aynı zamanda da beni şaşırtmasını diliyorum." dedim. Hoca da "Umarım şaşırtır bizi Elacığım" dedi o yüzündeki iğreti gülümsemesiyle.
Gel zaman git zaman bir günün daha sonuna geldim. Okuldan çıkıp yaklaşık 7 dakika boyunca yürüyüp müzik dinledikten sonra metroya ulaştım. Metro, insanları incelemek için harika bir yerdir. Çeşit çeşit, tür tür insan vardır orada. Turistinden yerlisine, fakirinden zenginine, sınıf ayrımı olmadan herkes 20 metrekarelik kutunun içinde gayba gitmeyen bir yolda yol alır. İneceğim durağa doğru yaklaşırken aklıma birden, kelime öbeklerinden oluşmuş bir soru cümlesi düştü: Acaba babam gece vardiyasında mı gündüz vardiyasında mı?
Aslında iki ihtimalinde avantajları ve dezavantajları vardı. Eğer gece vardiyasındaysa, yani gece çalışacaksa eve gidince yemeği erken yiyecektim fakat eve geldiğim andan 3 saat boyuncaya kadar babamın yüzünü görecektim. Ama eğer gündüz vardiyasındaysa babam gelene kadar yani 4 saat boyunca yemek yiyemeyip atıştırmalarla idare edecektim ama eve geldiğim gibi babamın yüzünü görmeyerek motivasyonum yükselecekti.
Annem anaokulunda öğretmendi. 12-5 arası saatlerde çalışıyordu. Maalesef ki eve işini taşıyordu. Ama bu zannettiğimiz işlere pek benzediğini sanmıyorum. İşten kastım, bize de anaokulundaki öğrencileri gibi davranması. Her istediğini yapmanızı ve belli saatlere göre hareket etmeniz gibi şeyleri isteyen ve evde gezen bir robot gibi yani.Metrodan inip eve doğru yol aldım. Aile üyelerimi düşünmemeye çalışıyordum. Adımlarımı hızlandırdım, müziğin sesini yükselttim. Daha rahat ve düşüncesiz hissediyordum kendimi. Bu güzeldi. Evrenden soyutlanmış gibiydim.
Eve girdiğimde her şey düzgündü. Demek ki babam gündüz vardiyasındaymış. Su ısıtıcısına su koydum. Su kaynayana kadar üstümü değiştirdim ve kaynayan suyla sert bir kahve , yanına da domates ve peynirli çeyrek ekmek yaptım. Beni akşam yemeğine kadar tok tutardı. Direk masama geçip kitabı bitirdim. Abimi 9-10 sularında aramaya karar verdim.
Abim başka bir şehirde bir üniversitede tıp okuyordu. Yakın çevrem genelde "Bak abin ne güzel tıp okuyor, sen niye böyle (!) oldun ya? HAHAHA!" diyorlardı. Abimle aramda hiçbir zaman kıskançlık ve türevleri olmasa da yakın çevremin böyle demesinden nefret ediyordum. Neyseki abimin okulunun başlamasından yaklaşık 3 yıl geçtiği için artık bu tür şeyleri zırvalamaz oldular.
Paragraf testi çözeceğim esnada bir klik sesi duydum. Annem gelmişti. Testimi çözmeye başladığımda annem de odama gelip her şey hakkında laf etmeye başladı. Dağınıklığımdan tut, üst komşunun dırdırında kadar her konuda söylendi. Bir süre sonra, galiba söyleyecek başka bir şeyi kalmadığı için hemen yemek yapmaya gitti. Bu sefer de yemeği nasıl akşama yetiştireceği konusunda kendi kendine söyleniyordu.
Biraz test çözüp mola verdim. Annem mutfaktan, sofrayı kurmam için çağırdı. Baygın bir şekilde sofrayı kurduktan sonra babam geldi. Babam ile aramızda soğuk havalar esiyordu. Kendisi pek cana yakın davransa da ben yüzüne bile bakmıyordum. Bir ara sinirden patlayacağı kesindi. Ben onu da göze almıştım. Belki sinir patlaması yaşadığı anda eskiden annemle abime yaptığı gibi banyoda beni bıçakla kesmek ile tehdit ederdi. Buyursun yapsın. Razıyım. Sonuç olarak beni saklayamayacaklarına göre babam hapse gidecek, annem de ondan kurtulmuş olacaktı. Gerçi annem gerçekten ondan kurtulmak ister mi, emin değilim.Kaybolmuştum yine. Yok olmuştum uçsuz bucaksız kuyularda. Su arıyordum, bir damla su bana umut olarak yetecekti belki de. Ama yoktu. Son umudumu 8.sınıfta yitirmiştim. Üstünden 3 sene geçti. Bulamam artık onu, umudumu. Belki bulurdum da, ömrüm yetmezdi.
Hayatım yalandı, yalandan ibaretti. Bazı arkadaşlarım ailesinin yanında farklı, arkadaş çevresinin yanında farklı kişilikte olduğunu söylüyorlardı. Ben de acaba öyle miyim diye etraflıca düşünmüş fakat pek bir şey bulamamıştım. Sonra çocukluk anılarımı rafa kaldırdığımı fark ettim. Hepsini indirdim bulundukları yerlerden tek tek, özenle. Ama anılarımı gün yüzüne çıkartınca rafa kaldırmamın birçok nedeni olduğunu gördüm. O zaman fark ettim hayatımın yalandan ibaret olduğunu. O gülüşlerin, kahkahaların, kıkırtıların yalan soluk resimleri düştü bir bir aklıma.
Kötüydü,
Kötüydüm,
Kötüyüm.
#########################
Okuduğunuz için teşekkürler.
Bölümler ilerleyen zamanda gelecek.
Eğer anlatımımı beğendiyseniz yoruma yazın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hikayem
Teen FictionGarip bir hikâyeydi bu, Belki de acınası. Ama ne olursa olsun benim hikâyemdi. Değiştiremezdim.