Min Yoongi, şehrin en ünlü meyhanesine adımını attığı andan itibaren tüm gözlerin üzerinde olduğunun farkında olarak masaların olduğu yöne doğru ilerlemeye başladı. Yanından geçerken gözüne kestirdiği kişilere selam veriyor, kimisini de görmezden geliyordu. Yoğun parfüm ve havaya karışan içki kokusu hassas burnunu rahatsız etmişti. Yine de eğlenceye düşkün oluşu ve insanlarla olmayı sevmesi bunu görmezden gelmesine yardımcı oluyordu.''Hey, Yoongi! Buraya gel!'' Geniş ve üzeri neredeyse tamamen dolu olan masalardan birinden kendisine seslenildiğini fark ettiğinde bakışları doğruca sesin geldiği yöne kaymış; saniyeler içinde ona büyük bir gülümseme ile bakan arkadaşını yakalamıştı. ''Nasıl geç kalmayı başardın?'' diye homurdandı Hoseok, yanına ulaştığında. Çocukluk arkadaşı olan Jung Hoseok, kendisinin aksine soylu bir aileden geliyordu. Yukarıya çıkabilmesi için dikenli basamakları tırmanmak zorunda kalmamıştı. İster ve elde ederdi. Ama ne yazık ki mevkisini istediği gibi kullanabilecek kadar keyfine düşkün bir genç değildi. Yoongi'nin arkadaşında sevmediği tek yön buydu. ''İşlerim vardı,'' dedi umursamaz bir tavırla. Kendisi için ayrılan sandalyeye oturduğunda masadakileri incelemeye başladı. Tanımadığı birkaç kişi olsa da diğerleri ya güçlü bir asker ya da tanınmış bir diplomattı. Bazılarının insan olmadığını bir şekilde anlayabiliyordu. Bir askerin kulaklarından birinin diğerine kıyasla daha uzun ve koyu renkli olduğunu gördüğünde kahkaha atmamak için kendini tutmuştu. Sarhoşlukları yaptıkları biçim değiştirme tılsımının gücünü azaltmış olmalıydı.
''Bu yöneticiler ne de çirkin oluyor,'' Kendi kendine mırıldanmaya devam ederken önüne bırakılan içkiden koca bir yudum aldı. ''Yönetici oldukları için mi çirkinler yoksa çirkin oldukları için mi yöneticiler?''
''Ne saçmalıyorsun yine? Böyle şeyler söyleme, başını belaya sokacaksın.'' dedi Hoseok, eliyle hafifçe vurmayı da ihmal etmemişti konuşurken. Yoongi omuz silkmekle yetindi. Gözleri karşısında oturan gence çevrilmişti. Güneşin altında fazla kalmış olmalıydı; kavruk teni loş ışığa rağmen parlıyordu. Kaslı vücudunu düşünmeye bile gerek yoktu; tamamıyla hoş biriydi. Ama insan olup olmadığını kestirmek güçtü. Yoongi'nin nereye baktığını fark eden Hoseok tekrar, ama daha sert bir şekilde, vurdu ona. Bu gece uslu durmasını ve sorun çıkarmamasını diliyordu. Ama Yoongi'yi tanıyorsa eğer o varken sorunsuz bir an olmayacağını da bilmeliydi.
''Min Yoongi, demek buradasın! Gelmeyeceğine dair bahse girmiştik." Sesin sahibi Lee Hoseok, ülkedeki en yetenekli beş savaşçıdan biriydi. Yapılı cüssesi sarhoşluğunun etkisiyle sallanıyordu. "Hoş, ben gelmeyeceğinden emindim." Masadakiler gülerek desteklediler onu. Çevresindeki herkes sataşmaktan sevk alırdı Yoongi'yle; o ise kimseye aldırmaz, istediğini yapmaya devam ederdi. "Hala güzel bir yüzün var." diye söze atıldı Jooheon. "Ezici'nin elinden nasıl kurtuldun?"
Geçen geceki olayı hatırladığında Hoseok'un kaşları çatılmıştı. Onları susturmak için hareketlense de Yoongi hızlı davranarak onu durdurdu, "Dert etme." Hoseok daha da sinirleneceğinden emin olarak arkasına yaslandı. Yoongi'nin onlarla başa çıkabileceğini bilse de en yakın arkadaşına böyle davranmalarına alışamamıştı, çoktan alışmış olması gerekirken. Yoongi, Hoseok'un müdahale etmeyeceğinden emin olana dek bekledikten sonra kendisine merakla bakan baygın bakışlara yöneldi. "Öncelikle söylemeliyim ki olanlarda hiçbir suçum yok."
"Ne zaman oldu ki?" İri yarı bir adamın konuşmasının ardından öncekinden daha büyük bir gürültüyle gülmüştü adamlar.
"Oğlunun ne kadar yakışıklı olduğunu bilmeyen yok. Ben de bizzat kendim gidip görmek istedim." diye başladı anlatmaya. Doğru da söylüyordu. Yakın köylerden birinde Ezici adında bir demirci ustası yaşardı. Geçmişte kanlı bir savaşçı olduğundan dolayı almıştı bu lakabı. Ve kendisi ne kadar Yoongi için son derece çirkin bir adam olsa da çocukları annelerine benzeyerek köyün en güzel gençleri olarak anılıyorlardı. Ve Yoongi güzel olan şeyleri severdi. Demircinin onunla yaşıt oğluyla tanışmak zor değil, yaklaşmak ise tamamen çocuk oyuncağıydı onun için. Ama işler beklediği gibi gitmemişti. Ezici'ye yakalandıklarında oğlu olanları farklı bir şekilde anlatmış ve berbat bir üne sahip olan Yoongi suçlu durumuna düşmüştü. Irz düşmanı, diye bağırarak saldırmıştı adam. Hala güzel bir yüzü olduğu için şanslı sayıyordu kendini. Çünkü karnında o geceye dair bir iz taşıyordu. Üzerinden günler geçmesine rağmen acısı bir türlü dinmemişti. Bu yüzdendi buraya da geç kalışı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rings and Roses - YoonKook
Fanfiction''Genç efendinin kader yüzüğü neden senin parmağında?'' Cover Art by @2964_KO