Ok bana geliyordu. Yana çekilmeme vakit kalmadan tam omzumun altında bır acı hissettim. O acıyla bağırırken dizlerimin üzerine çöktüm. Kimin attığı hakkında hiç bir fikrim yoktu. Acı ile gözlerim dolmuştu bile. Zorla kafamı koldırıp etrafa baktığımda beni henüz fark etmediklerini gördüm. Yavaşça ayağa kalktım, Ares doğrudan bana bakıyordu.
Bana doğru gelip bacağıma sürtündü ve ormanın içine doğru yürümeye başladı. Hafif sendeleyerek bende takip etmeye başladım.
Kolumdaki acı 'yeter artık!!' diye bağırırken ben hala Ares'i takip ediyordum. Daha fazla dayanamayacağımı fark ettiğimde bir ağaca yaslandım. Ok hala omzumdaydı, yaraya bakmamaya çalışarak yere oturdum.
Derin derin nefes alırken oku tutup çektim acıyla inlerken yavaşça üzerimdeki siyah hırkamı çıkardım. Kol kısmını yırttıktan sonra yavaşça omzuma bağladım. Acıyı unutmaya çalışırken çıkardığım oku elime aldım ve incelemeye başladım. Beyaz bir odundan yapılmıştı, ucu çok sivriydi. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise okun üzerinde D.G. yazan bir kısaltma olmasıydı.
Bizim de oklarımız vardı ama hiç birinde böyle bir şey yazmıyordu. Belki markasıdır diye düşünerekten Ares'e odaklanmaya çalıştım. Bana özür dilermişçesine bakıyordu. Kaşlarımı çatıp, "Bu senin suçun değildi. Benim dikkatsizliğimdi." dedim. Ardından Ares konuşmaya başladı,
"Seni korumak benim görevim. Ama bunu başaramadım."
Derin bir nefes aldım ve ofladım. Ayağa kalkıp, "Hadi eve dönelim." dedim. Hemen ayağa kalkıp önüme geçti ve yürümeye başladı. Tabi bende takip etmeye.
***
Eve yaklaştığımızda ayakta zor duruyordum. Gözlerim kayıyor, kapanmak için zorluyordu. Bahçeye girdiğimizde aniden kapı açıldı ve Ada koşarak bana sarıldı. Boynum ıslanmıştı, ağlıyordu. Hiç vakit kaybetmeden bende kollarımı ona doladım.
Bir iki dakika sonra Ada'nın sesini duydum, "Neredeydin Poyraz. Çok korktum." dedi derin bir nefes alıp onu kendimden ayırdım. Tam konuşmaya başlayacaktım ki gözleri koluma kaydı. Ve yavaşça bağlı olan kumaş parçasına dokundu. Ardından,
"Ne... Ne oldu koluna."
Dedi. Daha fazla ayakta durmayacağımı fark ettiğim için iyi çıkarmaya çalıştığım sesimle, "İçeri girelim anlatırım Ada." dedim. Koluma girdiğinde beraber yürümeye başladık.
Okun omzuma saplandığını anlattıktan sonra herkesi sessizlik ele geçirmişti. Ayağa kalkıp, "Ben biraz uyuyacağım." dedim ve kapıya ilerlemeye başladım. Arkamdan Nazlı, "Poyraz beni bekle pansuman yapalım koluna." dedi ve ayaklandı. İtiraz etmeden kabul ettim ve yukarı çıkmaya başladık.
Gizemli kişi;
Okları benim attığımı tahmin ettiğinizi umuyorum. Benim kimin tarafında olduğumu anladınız mı? Ah Tabiki Hayır!! Ama ikisine birden saldırmamın tabiki bir nedeni vardı. Henüz vakti değil ama kesinlikle o çocuğa oku bilerek atmadım.
Onlar buraya gelmeden önce Ayaz amca beni yanına çağırıp Poyraz ve Ares'i gözetlememi istedi. Neden yaptığını bilmiyorum ama bir nedeni vardır elbette ki. Sanırım büyük bir pot kırmıştım. Çocuğa kendim zarar vermiştim ya!!
Bunları düşünmeyi bırakmam gerektiğini fark ettiğimde kafamı iki yana sallayıp tekrar Timur'u göz hapsine aldım.
Sinirden kudurduğunu biliyordum ama ne yapalım istediğinden vaz geçene kadar peşini bırakmazdım... bırakmazdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMANIN FISILTISI
FantasyOna bakarken bir anda bana doğru bir şey fırlatıp "Lider sensin." dedi ben de gözlerimi kocaman açıp "Ne! Hayır, ben lider olmak istediğimi söylemedim." dedim. O ise alayla "Zaten sana soran olmadı." dediğinde ise artık ne düşüneceğimi ve ne hissede...