・・・・・・・・・・☆・・・・・・・・・・
you're the universe i'm helpless in
・・・・・・・・・・☆・・・・・・・・・・
nefes alamıyordu. dumanlardan veya insanların dans etmekten terlemiş vücutlarının kokusundan dolayı değildi bu.
hayır, hayır.
ayağa kalktı ve vücudunu dikleştirdi. göğsünde hissettiği darlanma, omuriliğini izleyen soğuk ter ve beyninin uyuşması jimin'in nefes almasını zorlaştırıyordu.
üç şey jimin. odaklan. etrafında gördüğün üç şeyi say.
1. masa
2. bardak
3. kapıof... jimin odaklan. atlatabilirsin.
odaklan, 'şu an'a odaklan.
hayır, hayır lütfen burada olmaz. yalvarıyorum.
nefes al.
bir şey yok.
yavaşça uzaklaş burdan.
iyisin.
jimin yavaş adımlarla etrafındaki insanlara odaklanmamaya çalışarak ilerledi. vücudu kendi vücudu gibi hissettirmiyordu. yüzünü görmediği bir kişiye çarptıktan sonra ağzından bir kaç kelime döküldü. ne söylediğini kendi de bilmiyordu. yüksel müzik sesi kulaklarını koparmak istemesine neden oluyordu. kendini merdivenlere zor attı. etrafta kimse görünmüyordu.
nefes al.
sevdiğin üç animeyi say.
odaklan.
merdivenleri krizinden başka bir şeye odaklanmaya çalışarak çıktıktan sonra bedenini sağdaki ilk kapıya yönlendirdi. titreyen elleriyle kapıyı açtı. kendini içeri attıktan sonra kapıyı hemen kapatıp bedenini kapıya yasladı.
bir...iki...üç...
yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında küvetin içine girdi. kafasını musluğun altına soktu.
burada ne yapıyordu?
herkese acınacak bir insan olmadığını göstermeye mi gelmişti?
ama ne yazık ki şu an kelimenin tam anlamıyla acınasıydı. sahibini bile bilmediği bir küvetin içinde oturmuş suyun kendini temizlemesini diliyordu.
gözyaşlarını oldukları yerde kalmaya zorladı. şu an yeri değildi. hemen kafasını toplamalı ve bu saçma sapan partiden kurtulmalıydı.
siktiğimin partisi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bathroom talks :: jikook
Fanficparti esnasında ağlamak için kendini banyoya atmak kötü bir fikirdi galiba. her an birinin gelebileceğini hesaba katarsak. ##oneshot