Hikayeni yazmaya başla
Elinde ki kahve kupasıyla karşısında ki boğazın tadını çıkartıyordu Asel. Adını tüm iş dünyasına duyurmuş bir kadındı artık, kendinden emin attığı adımları yürüdüğü yeri inletiyordu. İçindeki o hüzün hiç geçmemişti belki ama kendini işine vermişti. Tek başına kurduğu bu imparatorluğun an ve an yükselişini izlemek ona iyi geliyordu. Kapının çalınmasıyla kendine geldi.
"Asel Hanım, kahvaltı hazır Ahsen sizi bekliyor masada"
"Geliyorum hemen Gülizar, teşekkür ederim"
Gülizar kafasıyla onaylayıp çıkmıştı. Ahsen'in ismini duyduğunda bile içinde kelebekler uçuşuyordu Asel'in. Onca kötü zamanında Ahsen sayesinde ayakta kalmıştı. Gücüne güç, sevgisine sevgi katıyordu. Hüzünlü yüreği sadece onunla mutlu oluyor, sadece onun yanında rahat oluyordu. Adımlarını hzılandırıp salondaki kahvaltı masasına oturduğunda Ahsen'in eliyle önündeki patates kızartmasına uzandığını görüp, şakadan öksürmüştü. Ablasının ufak muzurluğunu görmesiyle elleriyle ağzını kapadı küçük kız önce daha sonra konuşmaya başladı.
"Ayy ablacım, seni çok özledim rüyamda"
"Sanki benden çok patates özlemiş gibisin ama sen bilirsin fasulye."
"Yoo sen yanlış anlamışsın."
Munzur gülüşlerle, güzel bir sohbetle kahvaltılarını etmişlerdi. Biri kreşe biri holdinge gidecekti. Tüm hazırlıkları bitip kapıda karşılaştıklarında birinin elinde beslenme çantası diğerinde milyarlar değerinde ki kol çantası vardı. Her zaman ki ritüellerini gerçekleştirmek için birbirlerinin gözlerinin içlerine baktılar. Sözü Asel almıştı.
"Bak dostum, bugün bizim için önemli bir gün gidip o kreşi yenecek miyiz?"
"Ahh Aselcim, sen daha beni tanımamışsın şekerim. O iş bende"
Ufak bir kahkaha attı Asel. Bacak kadar boyuyla nasıl bu kadar çok şey biliyordu aklı almıyordu. Tüm ciddiyetini geri alarak devam etti.
"Ahsen hanım sizi hafife almam büyük yanlıştı özür dilerim."
Ahsen'in boyuna kadar eğilip önce yanağından sonra burnundan öptü ufak kızı.
"Bebeğim, kendine dikkat ediyorsun, çok koşup terlemiyorsun, yemeklerini yiyip öğretmenlerini delirtmiyorsun. Tamam mı?"
"Hıhı abla tamam."
Ahsen, Asel'in yanağına bir öpücük kondurarak onu bekleyen arabaya doğru yola koyulmuştu. Ahsen'in arabaya bindiğinden emin olduktan sonra fortmantodan kendi arabasının anahtarlarını alıp şirketin yolunu tutmuştu. Zira bugün çok büyük bir gündü onun için. Aylardır peşinden koştuğu otelin bugün ihalesi vardı. Heyecanlıydı, kendisini bekleyen sürprizden haberi yoktu.
---
"Asel bizden daha iyi teklif veren yok. Kesinlikle bu otel artık bizim."
Kendinden emin olarak konuşan avukatına baktı. Ona çok güveniyordu. Zira ülkenin en iyi avukatlarındandı. Tüm hukuki süreçlerine o bakar ve yanından asla ayrılmazdı. Kendisine benzetiyordu onu. Selin'inde ailesi yoktu. Çocuk esirgemede büyümüştü. Ancak asla vazgeçmemiş, kendine güvenini yitirmeyip ülkenin en önemli avukatlarından olmuştu. Üstelik sadece avukatı değil yakın dostuydu da.
"Sana ne kadar güvendiğimi biliyorsun Selin. Sen öyle diyorsan öyledir."
İhalenin sonlarına yaklaşıyorlardı. Bu ihalenin sonucu onlar için belliydi ancak bunu duymak istiyorlardı. İhale bittiğinde sorumlu adam kürsüye çıktı.
"Aslında ihalenin tek kazananını açıklamak isterdim ancak maalesef aynı teklifi veren iki holding var. Ya aralarında anlaşıp ortak olacaklar, ya da ikisi ihaleden çekilip yeniden teklifler verilip yeniden ihale olacak."
Beyninden vurulmuşa dönmüştü Asel. Dönüp Selin'e baktı. Onunda kendinden farkı yoktu.
"Ne demek iki holding? Diğeri kim?"
Deyip söze atlamıştı Selin. Karşı tarafın avukatı ayağa kalkıp tam Selin'in önünde durdu.
"Yağız Bey, yani şirketimizin yönetim kurulu başkanı birazdan aramızda olur hanımefendi."
Çarpık bir gülüşle yerine yeniden oturan avukata onu öldürecekmiş gibi baktı Selin. Daha sonra Yağız isim beyninde yankılanmaya başladı. Asel'e döndüğünde aynı bakışlar onda da vardı. Kafasını iki yana sallayan Asel bunların sadece bir tesadüf olacağını düşünüyordu, zira memlekette tek Yağız o değildi ya. İkisi bir şeylerin farkına varmaya çalışırken Asel arkasında ki adamı farketti. Zaten önüne doğru oluşan gölgesinden arkasında biri olduğunu anlaması zor değildi. Karşı tarafın avukatı ufak öksürüp söz aldı.
"Asel Hanım, sizi Aslan Holding Yönetim Kurulu Başkanı ile tanıştırayım. Yağız Aslan."
Arkasını döndüğünde yıllar önce içinde kaybolmak istediği ela gözlerle karşılaştı. Önce beyninin ona oyun oynadığını düşündü ancak buradaydı işte, Yağız tam karşısındaydı. O tok sesiyle kendisine getirmişti Asel'i Yağız.
"Asel Hanım. Ortak olacağız galiba."
Çarpık gülüşüyle Asel'e bakıyordu Yağız eli havadaydı. Asel anlamıştı, o adam değildi artık. Karşısında ki adam yıllar önce ki adam değildi. Bu bir savaş başlangıcıydı biliyordu. Ama savaştan asla kaçmayacağını biliyordu. Oyunu tabi ki kurallarına göre oynayacaktı. Ufak bir tebessüm edip Yağız'ın havada kalan elini sıktı.
"Galiba Yağız Bey, galiba.
Ne olacak bilinmezdi. Kim yenik düşecek, kim uğruna savaştığı her şeyden vazgeçip bu savaşa son verecek bilinmezdi. Bilinen tek bir şey vardı; artık taş üzerinde taş kalmayacağıydı.
Not: Arkadaşlar yapacağınız yorumlar benim için çok önemli, kendimi geliştirmem için. İyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA
Literatura FemininaBir kadın, Bir adam, Ve bir aşk. Bir geç kalış, Bir ayrılık, Bir veda.