Bir gülüşün yeterdi hayatı terk etmeye

261 26 8
                                    

Bu bölüme kalbimden bir şarkı bırakmak istiyorum, umarım seversiniz ve onunla okursunuz..
Bazen bir şarkının melodisi değil sözleridir önemli olan, bazen tek bir kelime kalbi acıya boğar. Benim kalbimi karanlık ücra köşelere atan sözlerim vardır şarkılarda. Bir tanesini sizinle paylaşacağım ve sevmenizi umuyorum. Kelimelerin kalbinize dokunması dileğimle...

Murat Ceylan - Neydi Söyle

Günümüz..

Her yerde bir tutam Minseok vardı hala, her şey ilk günkü kadar aynıydı. Minseok'un sıcaklığı hariç değişen pek bir şey yoktu. Koridorun duvarını birlikte boyarlarken el izlerini bıraktıkları o duvar, Minseok'un zorla alıp duvara astığı rengarenk anahtarlık, hemen girişte duran aynanın köşesine iliştirilmiş öpüşürken çekilmiş resimleri. Jongdae aynaya ilerleyip resmi aldı ve güzel sevgilisinin hasret kaldığı yüzünü okşadı. Çok özlemişti onu, teninin ve ruhunun her zerresi onu özlemekteydi. Adımlarını salona yönelttirken geçtiği mutfağın önünde aklına gelenlerle duraksadı ve kafasını uzattı, gözlerini yumduğunda hayal etti. Minseok üzerine geçirdiği kendisine ait bir tek gömlekle dans ederek yemek yapıyordu. O günlerde her saat evi şenlendiren radyosu hala aynı köşesinde duruyordu. Uyanır uyanmaz ona sarılırdı her gün, müziğin ruhu beslediğini söylerdi. Bu defa salona çevirdi adımlarını, sarmaş dolaş filmler izledikleri, danslar ettikleri, tutkuyla öpüştükleri odaya. Her yer düzenliydi, Minseok'un o çok sevdiği filmleri bile alfabetik sıraya kadar diziliydi rafta. Sadece yerde buruşturup atılmış kağıt parçaları, sehpada kalemler vardı ve evin her katmanı toz olmuştu son sekiz yılda. Minseok her zamanki gibi yine çok düzenliydi, canından can giderken bile. Adımlarını yatak odasına çevirdi. Dağınıktı, evin tek dağınıklığı bu odadaydı. Yatak örtüleri bir köşeye fırlatılmış, yastıklar yatak üzerinde duran makasla parçalanmış ve her yer tüydü, Jongdae'ye ait tüm kıyafetler odanın çeşitli yerlerine fırlatılmıştı. Parfüm şişeleri yerlerdeydi ve çoğu kırıktı. Cam parçalarına bulaşmış kan lekeleri, üzerlerinden hiç düşünmeden yalın ayak geçildiğini söylüyordu Jongdae'ye, sevdiği adamın ne denli acı çektiğini.

Dolap kapakları sonuna kadar açıktı ve komidinin üzerindeki lambalar yerde param parçaydı. Minseok bu odada sinir krizi geçirmişti ve şimdi Jongdae yanında olmadığı her güne lanet okuyordu, canı en az onun kadar yanarken. Hasreti boğazını düğümleyip nefes almasını zorlaştırıyordu. Her sabah yeni bir güne beraber başladıkları bu oda sekiz yılın ardından bile hala buram buram Minseok kokuyordu. Eskiden kimsenin adım atamadığı bu odada hissetmişti ilk kez onu teninin sıcaklığını. İlk kez bu odada alev almıştı bedeni Minseok'un aşkıyla, ilk kez bu odada 'seni seviyorum' cümlesini fısıldamıştı kulaklarına. Ve ilk kez bu odada söz vermişti sonsuz olacakların dair. Jongdae ilk kez bu odada verdiği sözü tutamamıştı, canı dediği adamla sonsuz olamamışlardı. Minseok'un kokusunun yanına soğukluğu karışmıştı bu eve. Yatağın üzerine bir zarf bırakılmıştı, üzerinde 'Hoşçakal Dae' ve 'Mart 2011 yazıyordu. Bu zaten yaralı kalbini en küçük parçasına kadar kırmaya yetmişti. Minseok'un el yazısıydı, bunu bile çok özlemişti. Zarfı alıp açtı ve yatağa skrtını yaslayarak köşesine oturdu, dolu dolu iki sayfaydı. Biraz göz yaşı, biraz acı ve biraz özlem barındırıyordu eskimiş sayfalar.

"Bu defa kelimelerimi bir hoşçakala sığdırmak için yazıyorum sana Dae. Bu yazdıklarımı sana göndermeli miyim onu da bilmiyorum. Belki de ne zaman eline geçer bilmeden yatağın üzerine bırakıp çıkıp gitmeliyim bu evden. Ama yapamıyorum, bir türlü gidemiyorum senden." Muhtemel göz yaşları harflerin dağılmasına sebep olmuştu ve kağıdın sekiz yılda etkimesiyle silinmeye yüz tutmuşlardı ama hala ilk günki gibi aynı hissi veriyordu kelimeler Jongdae'ye, sevdiği adamı yaşıyordu o an, yanında olamayışını hissediyordu. Okumaya devam etti dolan gözleriyle.

Find Me/chenminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin