Günümüz..
Minseok öğleden sonra yataktan yeni kalktığı siyah, kısa şortu ve üzerine geçirdiği beyaz tişörtle kendisi için yemek hazırlıyordu bugün için Kihyun'dan izinliydi. En yakın arkadaşı kafasını toparlaması gerektiğini düşünüyordu. Saçmalık, o zaten iyiydi. Gençken yaptığı gibi radyoyu açtı, rasgele bir kanal seçti. Bunu seviyordu, anlık karşısına çıkan şarkılara eşlik etmeyi, dans etmeyi. Minseok hiç değişmemişti, hala ona veda ettiği güne aitti. Göğüs etlerini tavaya atıp pişirmeye başladı, daha sonra doğradığı sebzeleri ekleyecekti. Bu hatıralarla dolmasına sebep olmuştu. Jongdae baharatlı göğüs etini çok severdi kendisi gibi, Minseok ne istediğini her sorduğunda 'baharatlı göğüs eti' cevabını alırdı. Hazırladığı yemekler bile onu taşıyorlardı anılarında ama aldırış etmeden devam etmeye çalıştı. Belki de Kihyun haklıydı, gerçekten kafa dinlemeye ihtiyacı vardı. Radyonun senini biraz daha yükseltti kafasındaki düşünceleri bulandırmak için, şarkı söylemek dikkatini dağıtır diye düşünmüştü. Eğlenceli şarkılardan birisi bitmiş, sunucu bir şeyler anlatıyordu. Sonsuz aşktan bahsediyordu, bu Minseok'a hiç iyi gelmediğinden hemen kanalı değiştirdi.
"Ahh.. sahiden mi? Gerçekten bugün seninle anlaşamayacağız." diye çıkıştı Minseok başlayan şarkıyla. Yine eğlenceli bir şarkının bitişine denk gelmişti ve yerini Charlie Puth - Daherously şarkısına bırakmıştı. Sözleri fazla tanıdık bir aşk hikayesiydi. 'Çünkü seni fena halde sevdim
İçime çektiğim havadan daha fazla..' ve devam ediyordu Minseok'un kırık kalbine acımadan. 'Gittiğimiz yolda hızla kaza yapacağımızı biliyordum..Çarpışmanın beni mahvedişini umursamadım..' en can yakansa son cümleydi. 'Bebeğim seni fena halde sevdim' Minseok onu çok sevmişti, vazgeçemeyecek kadar çok. Tamam gitmişti ama nitekim vazgeçmemişti, onu sevmediği tek bir gün geçirmemişti. İster istemez herkeste onu aramış ve tam buldum sanırken kendisini tekrar hayalinin kollarında bulmuştu. Charlie Puth haklıydı, çarpmanın kendisini mahvetmesini umursamamıştı. Kafasını dağıtmaya çalışırken aptal radyo yüzünden Jongdae bataklığında daha da derine çekilmişti. Öfkeyle radyoyu kapattı, sanki bugün tüm evren onu depresyona sokmak için karar almıştı."Lanet kanallar, yok bugün müzik falan. Sesizce kafamı dinleyeceğim. Açanda kabahat zaten, sözleştiniz mi anlamadım ki?" kendi kendisine söylenirken sebzeleri de tavaya atıp, yüksek ateşteki ocağı kısmaya çalıştı ama düğmeyi çevirirken elinin tersinin sıcak tavaya yapışacağını hesaba katmamıştı. Dikkati fazlaca dağınıktı, bugün ekstra beceriksizdi.
"Siktirrr!" hemen elini soğuk suya tuttu ve solon çekmecesinden yanık kremi alıp eline boca etti. Bembeyaz teni çoktan kızarıp kabarmaya başlamıştı bile. Jongdae'nin hayali bile zarar veriyordu ona. Peki neden vazgeçemiyorduki? Elini sararken derin bir nefes aldı, bunu aşabilirdi. Kim Jongdae'yi anılarından silebilirdi. Hayır! Kimi kandırıyorduki, onu sonsuza kadar unutamayacaktı. Elini sarmalaması bittiğinde çalan kapıyla şaşkınlığa uğradı, saate baktı, daha üçtü. Bu saatte ne Kihyun, ne de Chanyeol gelirdi. Başkada çevresine yaklaştırdığı kimse yoktu zaten. Yavaşça kapıya ilerleyip, merakla açtı. Karşılaştığı manzara çenesinin yere kadar açılıp düşmesine sebep olmuştu. Siyah dar pantolonu, siyah düz tişörtü ve siyah güneş gözlükleriyle fazla sadeydi. O kızıl ve turuncu arası saçlarıysa hiç değişmemişti. Sehun! Ne işi vardı burada? Hem de bir anda, habersiz. Luhan ile İspanya'da değiller miydi?
"S-sen na-asıl? Am-ma İ-ispanya.." şaşkınlığından cümlesini doğru kuramamış hatta tamamlayamamıştı bile. Sehun böyle birden ortaya çıkmazdı hiçbir zaman. Her geldiğinde haber verirdi. Muhakkak arar ihmal etmezdi, heleki yurtdışından dönmüşse, uçak biletini aldığı an Minseok'a yazardı. Şimdi ne değişmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Find Me/chenmin
FanfictionEn büyük pişmanlığım, sen ardımda göz yaşlarına boğulmuşken aşkıma küçük bir hoşçakalla veda etmekti. Şiddet❌ Argo🤬 Olumsuz örnek davranışlar⛔️ Yestişkin içerik 🔞