Medyadaki müziği dinlemeyi unutmayınız ♾
Düğümleri çözmeye çalışırken,
Boynuma doladığımı bilmeden._______________________________
~2 ay önce
Yarınını gördüğüm toz pembe hayallerim, ışık sızdıran ve rüzgarda uçuşan perdelerin arasında bir kuğu gibi raks eden şarkılar eşliğinde süzülmüştü umutlarım. Saklamıştı tüm acılarını içine. Toz bulutunu toplar misali, hapsetmişti kendine. Güneşli günlerin sevinci, ortak olmuştu bedenime. Bir ihtirasla kapılıp giden fırtınalara el sallamıştı bir nevi. Veda etmeye hazırlanmıştı kötü hevese. Ağız dolusu kahkahaları duyumsarken, dudağındaydı o küçük gülümseme.
Masmavi gökyüzünün üzerinde yer edinen kuşların sesleri, artık çok daha net duyuluyordu. Genzi yakan ve nefessiz bırakıp içine çeken iyotlu deniz kokusunun dalgaları arasında gidip geliyordum. Şehrin denize karşı olan banklarından birinde, belki acıyı, belki gözyaşını, mutluluğu ve sevinci kucaklamış bu bankta öylece oturmaktaydım. Yüzümdeki küçük tebessümde, anılarımın zihniyetime uyguladığı baskıyı yok sayarak nefes alıyordum.
Belki komik gelecek fakat, mutlu günümde bile korkuyordum. İçimdeki fırtına neden hala dinmiyordu? Bir şeyler yanlış gidiyordu fakat kavrayabilseydim zaten bir çare düşünecektim. Ne ben biliyordum cevabını, ne de Akdeniz'in derin suları.
Saçlarımın arasından süzülen rüzgara tepkisiz kalarak, uçuşmalarına izin verdim. O sırada kollarımın etrafına sarılan geniş kollar, içimdeki huzur hissini üfleyerek dağıttı, havaya karıştırdı. İyot kokusunun yanında varlığını hissettiren keskin parfüm kokusu kaşlarımı çatmama sebep olsa da kötü düşünmekten alıkoyma ihtiyacı hissettim kendimi. Yalnızca varlığını düşünerek kaskatı kesildim. Yanağımda tükenen nefesi, boynuma süzüldü. Önce derin iç çekişini, sonra o kendinden emin tok sesini duydum.
"Ne zamandır buradasın?"
Serdar.
Yılların alıp götürdüğü anıların üstüne beyaz bir sayfa çekerken ilerisinin böyle olacağını o da düşünmemişti. Bir şeyler başlamış, bir şeyler bitmişti. Serdar benim umutlarımın tuvaline önce güzel bir güvercin çizmişti. Sonra o güvercini harap etmişti.
"Çok olmadı."
Bankta yanıma kurulurken, sesimi çıkarmadan ona döndüm. Târumar bakışları, üzerime indi. Sesindeki imtiyaza rağmen yüzündeki donuk ifade duraklamama sebep olsa da, sesimi çıkarmamak için kendimi tutmak zorunda kaldım. Günlerdir konuşmamış, birbirimizin yüzünü görmemiştik. Parmağımıza mühürlenen yüzüklerde mi bir keramet vardı, anlamıyordum. Bir şeyler yenileniyor, değişiyordu. Aramızdaki görünmez duvarın iskeletini o atmıştı, şimdi tuğlaları tek tek ben diziyordum.
"Nasılsın?" Sesim sanki ona ulaşmamıştı. O kadar içimden söylemiştim ki, tepki bile vermemiş, öylece yüzüme bakmıştı. Cevap verememesinden delicesine korkuyordum. Bir gün sorduğum soruya cevap veremeyecek olursa, dediğim her şeyi tek celsede yutabilecek miydim?
"Aynı." Sözüm belli ki ona gerçekten ulaşmamıştı.
"Bu kadar mı?" Sorumla tüm bedeni bana dönüp, rahat bir gevşeme göstermişti.
"Bu kadar Aksu. Ne olmasını bekliyorsun?" Yüzündeki umursamaz heveslik takısı, tüm sinirlerimi alaşağı etmişti. Üzerime gelen ani bir iğreti ile şaşkın bakışlarımı üzerine diktim. İşte şimdi, dört gün önceki tartışmanın tıpkısını yaşayacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus | Alelekser
ChickLit"Acıdan kıvranıyorsun Aksu. Acın var ya, içindeki o acı seni baştan aşağı yakıp kül ediyor. O acı seni öldürüyor Aksu. Neden yardım etmeme izin vermiyorsun?" "Zaten ölmüş birine yardımın fayda etmez çünkü." • |Hikayemin telifi bana aittir. Herhang...