2-Galloway I. Kısım

61.6K 3K 248
                                    


Jamie çadıra döndüğünde, minderin ucuna henüz oturmuş korkuyla kendisine bakan kızla göz göze geldi. Dışarıdaki adamların fısıltı ve gülüşleri kolayca duyulabiliyordu.

Elizabeth, adamla göz göze geldiğinde Kara MacDougal tarafından öldürülmeyi adamın fahişesi olmaya tercih edeceğini düşündü. Ancak bu konuda ne yapabileceğini bilmiyordu. Karşısındaki adam yıllardır hakkında korku dolu hikâyeler dinleyerek büyüdüğü, namı sınırın diğer ucuna gidecek kadar vahşi bir savaşçıydı. Gerçi hakkında bunca şeyi duymamış olsaydı bile ona bir kez bakması yenilmez bir savaşçı olduğunu anlaması için yeterliydi. Direnerek, onunla savaşarak alt edebilmesi mümkün değildi. Eğer buna karar verdiyse genç kızın bu tecavüzden kurtulması imkânsızdı. Dışarıdakiler içinse çoktan liderlerinin çadır eğlencesi ve sıradan bir savaş ganimetiydi. Kimse kurtulması için yardıma gelmeyecekti. Artık yapayalnızdı.

Kaburgaları acıyordu, başı ve bacakları ağrıyordu. Ona ne kadar direnebilirdi? Birden aklına süzülen düşünce, içinde ufak da olsa bir umut kırıntısına neden oldu. Eğer onu yeterince öfkelendirmeyi başarırsa adam ona tecavüz etmek yerine öldürmeyi tercih edebilirdi. Ne yazık ki içinde bulunduğu durumda tek kurtuluşu buydu. Belki de nehirdeyken henüz bunun için fırsatım varken sahiden intihar etmeliydim, diye düşündü. Başını kaldırarak cesur görünmeye çalıştı. Korktuğunu belli ederek bu caniye o zevki yaşatmayacaktı. Bağırıp ağlayacak, direnerek canını yakmaya çalışacaktı. Gerekirse bir hayvan gibi onu tırmalayıp ısıracaktı.

Jamie kızın korkusuna rağmen meydan okurcasına yüzüne bakmaya cüret etmesi karşısında kısa süreli bir şaşkınlık yaşadı. Kadınların ondan korkmasına alışkındı, bu yüzden onlardan uzak dururdu. Yatağına aldığı kadınlarla ilişkisi ise her zaman kolay olmuştu. Tecrübeli olanları tercih ederdi ve her zaman kadınlar ona gelirdi. Ancak daha önce hiç böyle bir durum yaşamamıştı ve ne yapması gerektiğini bilmemek onu sinirlendirdi. Soğuk bir sesle Elizabeth'e emir verdi.

"Soyun."

Genç kız sakin ama bir o kadar da kararlı bir sesle fısıldadı. "Asla."

Erkeğin dudaklarında alaycı fakat bir o kadar da tehlikeli bir gülüş belirdi. "Onu da mı benim yapmamı istiyorsun?"

" Buna asla izin vermem." Aksi için ne kadar çabalasa da bu defa Elizabeth'in sesi titremişti ve bu Jamie'nin de dikkatinden kaçmadı.

"Sence nehir kenarında yeterince güç gösterisinde bulunmadık mı?"

Elizabeth kısa süre öncesine ait bu anıyla yüzünü buruşturdu. Başaramayacaktı, adamın aklındaki her neyse sonunda onu yapacaktı, istediğini almasını engellemenin bir yolu yoktu.

"Sana asla teslim olmayacağım," dedi umutsuz bir sesle ve ekledi. "Senden iğreniyorum."

Jamie zaten farkında olduğu hislerin dile getirilmesi karşısında anlam veremediği bir öfkenin damarlarında gezdiğini hissetti. Kız elbette ondan iğrenmeliydi zaten başka türlüsü asıl beklenmedik olurdu. Tıpkı şu an kendisinin vücudunun kadının varlığıyla uyarılmasını beklenmedik buluşu gibi. Oysa kim olduğunu oldukça iyi bildiği bu kadını istemek kendisine yakıştıramayacağı kadar küçük düşürücü bir histi. Rosalie'ye olanları hatta kızın İngiliz kanı taşıdığını unutsa dahi kimle nişanlı olduğunu bilmek ona karşı tiksinti duyması için yeterli olmalıydı. O halde Jamie kadar kontrollü bir adamı onun karşısında bu şekilde çileden çıkaran neydi? Kızda diğer kadınlarda uyandırdığı hiçbir hissi uyandıramamış olmak mı? Ne etkileyebilmiş ne de şanının hakkını verebilecek kadar korkutabilmişti.

"Kendini yatağıma girebilecek kadar değerli bulman ne hoş," dedi küstah bir sesle ve ekledi. "Taşıdığın kan bir yana, bir erkekte şehvet uyandırabilecek bir güzelliğin olduğuna inanıyorsan yanılıyorsun İngiliz. Endişelenmene gerek yok, elbette seninle yatmayacağım."

İskoçya'nın Esiri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin