Bölüm şarkısı; İsmail Altunsaray-Senin Yüzünden
"Akşam üstü değildi benim bu sızım.Ben sesini,nefesini,gözlerini özledim.Bundandır feryadım."
Gözlerimi açmaya mecalimin olmadığı günlerden bir gündü yine.Saliseler saniyelerle kavga içindeydi sanki.Geçmiyordu saatler,günler..Evet günler.Tam tamına on sekiz gündür buradaydık.Şehir dışında olup olmadığımızı bile bilmiyorduk.Ne kaçacak bir penceremiz ne de kurtulacak bir çıkış yolumuz vardı.Bazen merhametleri yüreklerine uğrayınca iki parça yemek getiriyorlardı.Uğramasa aç kalıyorduk.Bulunduğumuz yer her vakit karanlıktı.Saati çözemiyor,namazlarımızı Rabia'nın tahminine göre kılıyorduk.
O gece,namlunun alnımda iz yaptığı gece adam gözlerimin içine bakmış ve vazgeçmişti.Ama içimdeki korku geçmemişti.Titremeyle başlayan kriz nefessiz kalışımla sonlanmıştı.Rabia dışarıya sesini duyurmamış olsaydı,kurşunla değil hastalığımla ölecektim o gece.
Ölmek demişken.Ömer nasıldı?Beni hâlâ arıyor muydu?Arıyorsa neden hâlâ gelmemişti.Bedenimde ki acı bana yetiyorken neden ruhumu rahatlatmıyordu?
Acı çekiyordum.Özlüyordum ve ölüyordum aynı zamanda.Buradan kurtulmaya olan inancım gün geçtikçe azalıyordu.Neden kaçırıldığımıza,günlerdir neden burada tutulduğumuza dair en ufak bir bilgimiz yoktu.Saatlerce düşünüp işin içinden çıkamadığımızda duâya sarılıyorduk,her zaman olduğu gibi.
Demir kapı tiz bir sesle ağır ağır açıldı.Günlerdir görmediğim genç adam ve iblisin kardeşi diye adlandırdığım adam girdi içeriye.Arada bir gelip kontrol ediyordu.Küfürler savuruyor,Ömer hakkında çok kötü konuşuyordu.Ve ben susamıyordum.Dilimi tutamadığım günlerde tokat yemekten kurtulamıyordum.
"Bakıyorum alışmışsınız,artık bağırmıyorsunuz?"
Rabia adama ters bir bakış atıp önüne döndü.Ben ise bakmamakta kararlıydım.Ne zaman baksam ağır bir şeyler söylüyordu ve ben dayanamıyordum.
"Neden hâlâ buradayız?"dedim yere bakarak.Her gün,her saat sormama rağmen cevap alamıyordum.Yine de pes etmeyecektim.
"Evet abi,artık bırakmanın zamanı gelmedi mi?"
Genç adam bunları söylerken içimde yanan umut ışığı gözlerimi aydınlattı ve Rabia'ya baktım.Tepkisini korurken ona ayak uydurdum ve eski halime döndüm.
"Biraz daha..Ömer Bey sevdiğinden ayrı kalmak ne demekmiş öğrenene kadar buradalar."
Öğrendiğim yeni bilgiyle adama baktım.Gözleri üzerimdeydi.Güç bela ayağa kalkıp konuştum.
"Ömer'le ne derdiniz var?"
Adam gözlerimin içine bakınca kaçırdım bakışlarımı.İhanet hissi bedenimi ürpertirken pişmanlıkla yumdum gözlerimi.
"Öğreneceksiniz."
"Neden şimdi söylemiyorsun?"
"Bu seni ilgilendirmez!Biraz arkadaşını örnek al.Uslu ol,ölümün elimden olmasın."Yaklaşarak söylediği bu söz içimin titremesine neden oldu.Karda yalın ayak koşmak gibiydi..Ayaklarımdan saç diplerime kadar titremiştim.
Adam iki adımda yanıma yaklaştı.Beynimin komutuna uyarak arka arkaya adımladım.Sırtım soğuk betonla buluşunca gözlerimi kapattım.Yüzümde hissettiğim elle kalbimin gümbürtüsünü boğazımda sandım.
"Aç gözlerini ve yüzüme bak!"dedi bağırarak.Rabia hızla ayağa kalktı ve yanıma geldi.Adama dokunmaya,beni kurtarmaya cesaret edemiyor gibiydi.Olması gerekende buydu.Zarar görmesini istemezdim.Zaten bu kaçırılma Ömer'i hedef almaktı.Rabia yanımda kurban gimişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Sevda
Spiritualité"Kalp dediğin bilir imkansızlık şiirini de ya gözlerim? Gözlerim en yaralı yerim benim.Gözlerim gözlerinsiz kalınca ben sabahı nasıl ederim? Kararmaz mı bütün dünyam bir ömür? Ya nasıl öğreteyim sendeki imkansızlığımı ellerime? Bir an bile kavuşamay...