Kalbim virane olmuş şehir gibi

141 40 38
                                    

Selda'dan

Gözlerimi açtığımda bir arabanın içindeydim. Karşımda iri yarı bir adam vardı. Elindeki şırıngayı yanındaki adama verdi. Karnımda inanılmaz bir ağrı vardı.
Son olanlar gözümün önüne film şeridi gibi gelip geçti.
Elimi karnıma götürmek istedim ama elim plastik kelepçe ile bağlanmıştı.

"Kimsiniz siz?" Sesim yorgun, bitik, tükenmiş çıkmıştı. Sadece gözlerimin içine bakmakla yetindiler. Zaten kısa süre sonra bedenim daha fazla dayanamadı karanlığa doğru çekildim.

Bedenimin havaya kalktığını hissettiğimde gözlerimi zorla açtım. Etrafıma kısık gözle baktım. Önce gözüme bir tabela çarptı. Tabelada Özdemir Malikanesi yazıyordu. Koruma olduğunu düşündüğüm adam yanımıza geldi.

"Beyefendi evde mi?" diye sordu davudi ses.

"Evde efendim." Uzun boylu, iri yarı adam önümüzden çekildi. Bedenim felç geçirmiş gibiydi. Kıpırdayamıyordum. Sesleri duyuyordum ama bir tepki veremiyordum.

İki katlı büyük bir malikaneydi. Ortada büyük bir havuz vardı. Dışarda fırtına vardı. Eve adım attığımız an sıcaklık karşıladı beni. Adam, beni gümüş rengi koltuğa bıraktı.
Yanımıza gelen orta boylu, uzun düz bakır renkli saçlarını topuz yapmış olan hizmetçi kız ellerini önünde birleştirmiş bekliyordu.

"Derya, Beyefendi'ye haber ver, misafiri burada." Derya denen kız başını olumlu anlamda salladı. Merdivenlere yöneldi. Merdivenler mermerden yapılmıştı. Mermerler siyahtı. Mermerlerin kenarı beyazdı.

"Fuat, o nerede?" Sesin geldiği yere baktığımda elli beşli yaşlarında, uzun boylu, kahverengi gözleri alev alev yanan bir adam gördüm. Elindeki baston adım attıkça ses çıkarıyordu.

"Efendim istediğiniz gibi ilacı verdik. Şu an gözleri açık. Bizi duyabiliyor ama ilacın etkisinden dolayı konuşamıyor, hareket edemiyor."

Beyefendi dedikleri adam ağır ağır yanımıza geldi. Ayaklarımın ucuna oturdu. Gözlerime nefretle bakıyordu.

"Selda Özdemir," dedi. Ağzından iğrenç bir tattan kurtulmak ister gibi çıkmıştı ismim dudaklarından.

"Sen nasıl bir şeysin böyle burada olmamalıydın seni bıraktığım yerde kalmalıydın," dedi. Boğazımda bir yumru hissettim. Ne yani beni yetimhaneye bırakan adam bu muydu? İyi ama küçük bir bebek, ne yapmış olabilirdi ki?

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Hayatımı bu adam mı mahvetmişti? Ayağa kalkıp ne var ne yoksa dağıtmak istiyordum ama bana her ne verdiyseler bırakın ayağa kalkmayı en ufak bir hareket bile edemiyordum.
Kalbim virane olmuş şehir gibi yıkık dökük.

"Hiç karşımda duygu sömürüsü yapma küçük fare," deyip karşısında duran Fuat denen adama baktı.

"Bunu mahzene kapat," dedi sesinde acıma duygusu yoktu. Beni koltuktan kaldıran adam bir yere gitti. Aydınlık karanlığa dönüştü. Asansöre bindi. Zemin kata bastı zannımca. Asansör durduktan sonra etraf meşaleler ile aydınlatılmış olan yere geldik. Burası aynı ceza odasına benziyordu. Ceza odası yetimhane müdürünün aklı sıra yaramazlık yapan çocuklara ders vermek amacıyla kurduğu odanın adıydı. O odada sayısız işkencelere maruz kalmıştım. Bedenimde sayısız izler vardı o odadan bana kalan.

Adam değersiz bir eşyayı atar gibi beni kafese benzeyen yere attı. Yerde duran ip ile ayaklarımı bağladı. Sanki bir yere kaçabilecekmişim gibi ellerimi ayaklarımı bağlamıştı. Bana tiksindirici bir bakış attı. Kafesten ya da onların deyişi ile mahzenden çıktı. Kapıyı büyük bir gürültü ile kapattı. Geçmişim gün yüzüne çıktı.

Bitmesin Hikayemiz (Hayalet Serisi 2) #Tamamlandı#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin