Açık kalan pencereden odaya süzülen güneş ışığıyla bir elimi gözüme gölge yaparak yavaşça yatakta doğruldum.Bir süre kendime gelmek için bekledikten sonra yavaşça elimi yastığın altına götürüp telefonumu aldım.Bugün hayatımın değişeceği gündü.26 Mart 2019 saat 10.38
Gözlerimi ovuşturarak yataktan çıktım.Aşağıdan gelen seslerden anlaşıldığı üzere sevgili ailem çoktan uyanmışlardı.Adımlarımı koridorun sonundaki banyoya doğru atarken mümkün olduğunca hızlı olmaya çalışıyordum.Aynanın karşısına geçtiğimde son kez kendime baktım.Yüzüme , saçlarıma ,bedenime sanki ilk defa görmüşüm gibi inceledim yüzümün her noktasını.on sekiz yıldır hiç olmadığı kadar narin ve yavaşça taradım saçlarımı incinmesinden korkar gibi.Elimdeki tarağı yerine yavaşça bırakarak çıktım banyodan.Kar beyazı gardrobumun karşısına geçerek özenle seçtim kıyafetlerimi.Odamda bulunan boy aynasına son kez baktıktan sonra dağınık yatağımın üzerine attığım ceketimi alırken ayağıma takılan pijamayı iteklemiştim.Odam bir kere de dağınık kalsa ne olurdu ki? Merdivenlerden indikten sonra salonda oturan annemle göz göze gelmiştim.
Kahvaltı yapmayacak mısın?
Hayır anne dışarıda bir şeyler atıştırırım.Ona gülümsedikten sonra bağcıklarımı da bağlayıp evden ayrıldım.Kulaklığımı takarak rast gele bir şarkı açtım.Yaklaşık on beş dakika sonra dışarıdaki kuş sesleri müzik sesini bastırır hale geldiğinde kulaklığımın bir tanesini kulağımdan çıkartarak kafamı gökyüzüne kaldırdım gözlerimi kapatıp denizin kokusun ciğerlerime hapsetmek ister gibi çektim.
-Taze simit! Taze simit !Sıcak sıcak !
Kulağıma gelen sesle yüzüme bir gülümseme yerleştirip simit tezgahına doğru ilerledim.
-İki simit lütfen
+Çay da vereyim mi kızım?
-OlurSimitlerimi ve çayımı alarak kayalıkların üzerine oturdum.Kulaklığımı çıkararak şarkının sesinin dışa çıkmasını sağlamış bir yandan da simitlerimi yiyiyor birazını da kuşlara atıyordum.Sanki son kahvaltımmış gibi yavaşça yedim simitlerimi, sanki bir daha görmeyecekmişim gibi izledim denizin dalgalarını,kuşlarını kanat çırpışını.Çöplerimi poşetine koyarken çantamdan çıkarttığım sigarayı dudaklarımın arasına götürdüm.Sigaranın küllerini denize savururken biten sigaramı da söndüğünden emin olduktan sonra çöplerimin yanına attım ve daha sonra da yürüyüş yolundaki çöplüğe.Yaklaşık on beş dakika daha yürüdükten sonra bulunduğum yerdeki neredeyse en kalabalık çocuk parkı görüş açıma girerken adımlarımı daha da hızlandırdım.Boş bankalardan birine otururken orada öylece durdum.Nerdeyse yarım saat boyunca çocukların oyunlarını izledim.Henüz tek dertlerinin salıncak kavgası olduğu yaştaydılar,umarım hayatları boyunca bundan daha büyük bir sorunları olmaz.Gülüşleri,kahkahaları kulaklarımı doldururken yavaşça doğruldum oturduğum banktan.Otobüs durağına doğru ilerledim bu sefer.Kütüphaneye gitmem gerekiyordu ve kütüphane fazlasıyla uzaktı.Otobüs geldiğimde hayat bana belki de son kıyağını geçmişti çünkü otobüs çok dolu sayılmazdı.Yaklaşık beş dakika sonra Otobüs tam da kütüphanenin önünde durduğunda çantamdan kartımı çıkartırken çoktan kütüphaneye girmiştim.Önce aldığım bir kaç kitabı görevli Ebru ablaya teslim ettim.
-Bugün kitap almayacak mısın?
Arkamda duran raflardaki kitaplara bakarak konuştum
-Bir kitap daha bitirmek için vaktim olduğunu sanmıyorum
-O ne demek öyle?Ebru ablanın sorusuna cevap vermeden tebessüm ederek oradan ayrıldım.Cebimdeki telefonu çıkartarak saate baktım "15.25" Bir kaç sokak aşağıdaki eski plak satan dükkana uğradım önce.Duvarlarında altmışlı-yetmişli yılların yıldızlarının posterleri asılıydı hala.Bazı posterler yılların verdiği yıpranmışlıkla katlanma izleri oluşmuş ,renkleri solmuştu.İçeri girdiğim anda kulaklarımı Yeliz - Bu ne dünya şarkısı dolduruyordu.Plaklarda ellerimi gezdirirken arkamdan sevecen bir ses duymamla ellerimi plaklardan çekip arkama döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One Day
Teen FictionSize ilk on beş yaşında "sizden nefret ediyorum"demiştim.Yala söylemiştim.Zamanla tek yalan söyleyenin ben olmadığımı sizin de bana "seni suçlamıyoruz ,seni seviyoruz" derken yalan söylediğinizi fark ettim. Sevgili Abicim.Bu mücadeleye sadece sekiz...