Benim Hikayem

186 5 3
                                    

    Seviyorum farklı olmanın tarzını.
Bir uçurtmaya hayallerimi anlatıp, müptezeli olduğum uçaklarla buluşturmayı. Size garip gelen karanlığıma her duygumu anlatıp, hiç bozulmamış yasakları bozmanın tadını seviyorum. Geçmişimle bugünüm arasındaki yıkılmamış duvarları boyamayı seviyorum. Elime siyah kalem verip, benden gökkuşağı çizmemi istemelerini bile... Seviyorum. Yağmurdan sonraki toprak kokusunu değil direkt yağmurları seviyorum. Eski bir yıkıldı yıkılacak halini üstlenen tahtadan evde hoplayıp zıplatmayı da seviyorum. Köprüden aşağı yükseklik korkumu unutup, martıları izlemeyi ve izlemenin keyfine dalıp hayallerimi süslemeyi de seviyorum sanırım. Bunun adı riskse şayet fobilerime rehber olan, aldığım en zırzavatından risk bu. Kitaplığımda duran ve içinde kaldırım köşelerinden topladığım kirli çiçeklerimin, tozlu raflar da hatıralarımın derinliklerinde duruşunu bile seviyorum. Bir müziği zihnime ezber yapana dek dinlemeyi de seviyorum ayrıca.
  Erimiş bir mumun kayganlığını izlemeyi, uçan balonları,kuşları, sonbaharı, güneşin batışından doğuşundaki serüvenini, pembeyi sevmediğim halde tutkun olduğum flamingoları, kurumuş hatıra-i çiçekleri, sarı rengimi, kışın alametini yazın vedasını fakat en çok,,, en çok uçakları 'Seviyorum.
       Bu benim,, kendime armağan ettiğim dünyam. Galiba kendi atonal özümdeki, bir şekilde çıkışı bulmaya çalışan benlik dünyam. Bu.. Benim ilginç ama çarpıcı tasarım. Benim ütopyam.
                              
                               ***
      Kışın yağmurlu olan her günümde , tavanı sonsuzluğa erişen ve kirpiğime gözyaşından sonra değdirdiğim yağmur damlalarına anlattım içimdeki  kırgınlıklarımı. Sevdiğim çok şeyi biriktirdim, sevmediklerimle de yüzleş tim. Benim sevdiğim onca şey basitliğin nüansından ibaret olmamalıydı. İnsan cehaleti benden gerideydi. Kendi pervasızlığımdı bu. Ömür boyu mutsuzluğa hüküm giymişse şakaklarımın arasındaki, bu,, bu kadar öznel olmamalıydı. Balonlarım,, sarı rengim,, gök'yüzüm ve ait olduğum yazın vedası.. Bunlar kısa olmamalıydı. Arasına girecek daha fazla mutluluk gerekti. Bunlar duygusal boyuttan çok kendimde adlandırdığım naatım olmalıydı.
      Ağır çekime alınmış bir hayatsa yaşadığım, ben, o hızlı günlerde gözden kaçan fakat ağırca ilerlediğindeyse cebren görülen ayrıntı olmalıydım. Yirmi dört saatlik bir bölümde bakmakla izlemek arasındaki hayatımı, sadece bakmakla yetinen insanlar bunu görememenin huzrunda olacaktı. Ben; Arkanızdan bakmayacağım, küfür de etmeyeceğim. Yazı, zerzelesinden yağmur yaptığım günlerde söz verdim gözlerimdeki hüzüne. Ben hıçkırıklarım arasında deli gibi sabahı etmek için yalvardığım dönemlerde siz, kokusuna yas tuttuğunuz yastıklarda kafanız hoş uyumanın rahatlığındaydınız. Bense içimdeki güzelliklerle leş çıkurumda.
      Yine Söz verdim işte kırmızısını geceden aldığım  gözlerime. Saçmasından tarih attım defterimin köşesine, odamın küf tutmuş duvarlarına. "Bu tarihten sonra..." dedim gerisini içimde tuttum. Mutlu olmanın yolunu, mutlu olmanın ta berisindeki ismine koydum.
     Çölde güneş gibi yalnız kaldım. Bu yalnızlığımla yüzleşip güneşi sevdim. Her güneşin gidişinde anılarım aklıma geldi, güneşin batışını da sevdim bu yüzden. Ağlamaktan yosun tutmuş, kurumuş yanaklarımı, pis çiçeklere benzettim,, kuruluğunu yağmurdan alan çiçekleri de sevdim. Topladım kaldırımda birikmiş ölü çiçekleri, koydum tozlu raflardaki sayfalarıma. Uçurtmaları özgür kıldım vicdanımca, sonra onları da sevmenin yanında buldum kendimi. Sarı laler ise birçok şeydi benim için. Zaten bir çok şeyde sarı lalelerdi. Ben, öyle bir demet papatyalarla seviyor sevmiyor fallarını bilmem ki. Ben Kirlenmiş  ölü çiçekleri toplayıp, insanları mısra mısra aradığım kitaplarındaki cümlelerimin arasında, onlara can vermeyi bilirim ancak. Flamingolar ise tezatlıktı hayatımdaki. Pembenin en güzel tonunu bile çirkin bulduğum anda,flamongaları sevmiştim meğer. Ah,, uçaklar. Maketi, gerçeği, tek bir vidası ya da düğmesi.. Öyle bir tutku ki içimde,, anlatsam kelimeler tarif bulamaz. Onlar, içimde kendimle büyüttüğüm servetimdi. Mutluyum işte bunlarla böylece.

                                ***
    Mutluluk beni çağırmadı. Ben gitmeyi yeğledim. Kendimi unutup mutluluğa koştum. Basit ayrıntılar yarattım o ayrıntıların bir parçası oldum. Dileklerim vardı belki boyumdan büyük olan. Ama hep böyle değil miydi zaten? Boyumdan büyük ne varsa ondaydım. Arsız dileklerim işte. Arsızdı dileklerim ama hep başarmanın eşiğindeydim. İçimdeki kurak topraklara sarı laleler ekmiştim. Düşüncelerim gurur doluydu hep. Vicdanımsa adaletten yana. Mutluluk istedim küçüğünden. Küçük falan istedim de kalbime yaşattığı adı koca devrimken küçük bir incelikle nasıl mutlu olacaktım.? Oldum işte. Sonbaharın mutluluğu, Ekim'in kurumuş yaprakları, yazın el sallarcasına yağdırdığı Ağustos yağmurları, güneşin öğlene vedası geceye hoşbuldumu, mumun usulca erimesi, kuşun süzülmesi, sokağın tavanı,, gecenin misafir ayı... Ufağından mutluluklarımdı kavanozumda biriktirdiğim.
         Ben garip sokaklarda üzerimde yabancı bakışlara inat kırgınlıklarımı bağışlayıp, kucak açtım mutluluğuma.
Şimdiyse Şile rüzgarları hedefim. Mutsuzluk kuyuydu benim için. Elini uzatan kim varsa düşmenin telaşından yanıma da yaklaşamadı işin doğrusu. Mutluluğumu da kendim tattırdım kendime mutsuzluğumu da..
    ELBETTE Kİ HER ANIM GÖZÜMDE YAŞAYACAK,, FAKAT BEN İZİN VERENE DEK!
       KENDİ İÇİMLE YAPTIĞIM PASTANEMDEKİ YENİ PASTAMA, UYDURUĞUNDAN ANISI YÜCE OLAN BİR İSİM TAKMANIN VERDİĞİ DÜŞÜN MUTLULUĞU ARŞTA..
ŞİMDİYSE BENİ,,,
YIKMAK MI ?
KİMSE :)
               MUTLU KALMANIZ DİLEĞİYLE..
         YİNE GELECEĞİM,,

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 02, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HİKAYEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin