Ses gittikçe yaklaşıyordu ve beni korkutuyordu. Sanirım bulunduğum bölgeye gelmişti fakat onun yüzüne bakmaya cesaretim yoktu. Ölü yaratıklar olmadığı belliydi çünkü normal ve ritimli yürüyordu. Başımı hafif kaldırdım ve bu şeyin ne olduğuna baktım. Ağız ve burun bölgesini kapatan bir maske başında da bir kapşon vardı. Dar bir pantolon giymiş pantolonunun kemerinde silahlar döşeliydi. Yukarıya gidiyordu. Sandığın açık olduğunu farketmeden gittiği için şanslıydım. Fırsattan istifade hemen sansığın ağzını kapatmaya gittim. O esnada bir an bir el ağzımda ve boğazımda bir bıçak hissettim. Bana kıpırmamı söyledi. Bıçağı boğazımdan indireceğini fakat yanlış bir şey yaparsam boğazımı keseceğini söyledi. Başımı sallayarak itaat ettğimi gösterdim ona. Dediğini yaptı ve elini ağzımdan çekti. Yüzünü hala açmamıştı. Sessiz bir ses tonuyla kim olduğumu sordu. Ona buralardan geçen bir yabancı olduğumu söyledim. Korkuyordum evet çünkü bir elinde tabancası diğerindede tek yanlış hareketimde boğazımi kesecek olan bıçağı duruyordu:
Elly: Neden buradasın yabancı?
Erika: Yolumu kaybettim.
Elly: Nereye gidiyordun?
Erica: Bogota'da ki yardım bölgesine.
Benimle alay edercesine öyle bir yer olmadığını bunların sadece uydurma olduğunu söylüyordu. Ona inanmiş numarası yaptım çünkü benim şu anda Bogota'ya gitmem yeni doğmuş bir bebeğin yürüyebilmesinden daha zordu benim için. Evet inancım yoktu çünkü yolu bilmiyordum ve yalnız başıma asla o yola çıkmazdım. O yaratıkların sadece birisyle bile baş edemezken yüzlercesiyle nasıl baş edebilirdim ki? Burası benim için çok güvenli bir bölgeydi. Bu gizemli kişi de korkusuz birisine benziyordu. Yukarı çıkıp onun ne yaptığına bakmak istedim. Dışarda kendi oluşturduğu çitlerin içerisinde ki bahçede bir kütüğün üzerine oturmuş elindeki baltasıyla odun kesiyordu. Maskesini ve kapşonunu hala çıkarmamıştı. Bir anda benim bulunduğum tarafa çevirdi rengini bilmediğim gözlerini. Maskesi gerçekten korkunç duruyordu. Neden bu maskeyi takma isteği duyuyordu ki? Bana aşağıda bir yer tarif ederek orada karnımı doyurmamı, biraz dinlenip amacım üzerinde ki yola koyulmamı ve hedefime ulaşmamı soylemişti. Görünüşe bakılırsa gitmemi istiyordu fakat neden? Hangi insan bu yaratıkların içinde yalnız başına yaşamayı isterdi ki? Dediğini yapmadan önce onunla konuşmak istediğimi söyledim. Hiç umrunda olmadan hala önündeki işine devam ediyordu. Bir dakika kadar yoğun bir sessizlikten sonra istifini hiç bozmadan "Konuş" dedi. Neden bana karşı böyle davrandığını sordum. Oysa ki cevabı biliyordum. Hiç tanımadağı bir insana karşı nasıl davranabilirdi ki? Ama yine de bir şeylerden daha doğrusu insanlardan korkar gibi bir hali vardı. Ona sorduğum soru üzerine odun kesmeyi bıraktı ve oturduğu kütükten kalktı. Bana sırtını döndü ve bir müddet konuşmadı. Tam bir şey söyleyecek gibi oldu fakat hemen vazgeçti. Bana yemeğimi yeyip dinlendikten sonra burayı terketmemi söyledi. Konuşmama müsade etmeden bulunduğumuz yerden gitti.
Tarif ettiği yerde aç olan karnımı doyurdum ve yukardaki kanepemsi yatağa uzandım. Burası benim için paha biçilmez derecede güzeldi. Burada hayatıma devam edebilirdim. Ama ne olursa olsun beni istemiyordu. Gitmem gerekiyordu. Uyumak için gözlerimi kapattım fakat uykum gelmiyordu. Akşam üzeri olmuştü ve yağmur hafif hafif atıştırıyordu. Hala gelmemişti derken kapı örtüldü. Yine aynı maskeli yüzü karşımda gördüm. Uyumam gerektiğini yarın ki yolumun uzun olduğunu söyledi. Halbuki uykum yoktu. Aslında yorgundum ama uyuyamıyordum. Ne yaparsan yap deyip kendisi bir sandalyenin üzerine oturdu. Kollarıni birleştirdi ve gözlerini kapattı. Pencereden yağmurun yağışını izliyordum. Henüz uyumadığını düşünerek neden maskeni çıkartmıyorsun sorusunu sordum ona. Hiç istifini bozmadan uyumasına devam ediyordu. Aklıma güzel bir oyun gelmişti. Sanırım birisinden gizlendiği için takıyor olmalıydı maskeyi. Ona içerde onu kimsenin taniyamacağını maskesini rahatlıkla çıkarabileceğini söyledim. Sözümun bitmesine fırsat vermeden belindeki bıçağı boğazıma tekrar dayayıp kimsin sen sorusunu tekrar sordu. Neden bu kadar paniklemişti ki? Sakin olmasını sadece birinden saklanmak için maske kullandığını tahmin ettiğimi söyledim. Haklıydımda. Başını 2 kez sallayarak yere baktı ve oturmamı söyledi. Maskesini ve kapşonunu ağır ağır çıkardı. Kısa saçlıydı ve güzel yüzlüydü. Gözleri elaydı. Bütün olmadan önce ne iş yapıyordun diye sordu. Garson olduğumu söylemeye çekindim ve biraz düşündüm. Düşündüğümü fark edip çok düşünürsen karşındaki yalan söylediğini anlar dedi. Ona garson olduğumu söyledim. Hiçbir işe yaramazsın yani dedi. Oysaki benim de bildğim şeyler vardı. Çok iyi yemek yaptığımi söyledim fakat bunu gereksiz gördü. Haklıydıda çünkü böyle bir zamanda karnımı doyuracak bir ekmek bulabirsem ona dua edecektim. Bende ona sordum ne iş yaptığını. Hiçbir şey yapmadığını ama çoğu şeyi bildiğini soyledi. Nasıl olabilirdiki bu aklım karışmıştı. Ben nasıl diye sormadan çantanda bunu buldum diyerek silahımı gösterdi. Bir şey söylememe fırsat vermeden kullanmayı bilirmisin? Diye sordu. Ne deseydim acaba? Hayır dersem gerçekten bu güzel rüyanın sonuna gelip kendi yoluma koyulurdum çünkü silah kullanan birisini yolda bırakacak bir tipe benzemiyordu. Evet deseydimde mutlaka bunu denemek isteyecekti. Ne kadar zor olabilirdi ki? Evet bilirim dedim. Senin adına güzel çünkü bazı insanlar bu bebeği kullanamaz ve o insanlar ölümü ilk tadacak olandır dedi. Bu hastalığın bir tedavesi olabileceğini söyledim. Hafif ve alaycı bir tavırla gülerek bence bu duruma alışmalısın dedi ve ayağa kalktı. Sabah yola koyulucaksın uyusan iyi edersin dedi. Sanırım yeteneklirimi pek fazla beğenmemişti. O gece zar zor uyudum. Uyandığımda aşağıdan tıkırtılar geliyordu. İnip ne yaptığına baktım. Beni gördü. Gülümsemeli bir ifadeyle kahvaltı hazır dedi. Gerçekten güzel bir masa hazırlamıştı. Acaba bana ısınıp göndermekten vazmıgeçmişti? Hiç aldırış etmeden seni kararından vazgeçiren sebep nedir? Diye sordum. Anlamaz gelmemişti. Yanlış anlama hala aynı düşüncelerdeyim. Uzun yola çıkacaksın karnını iyi doyur. Sana bir çanta hazırladim. İçine biraz sana bogota yolunda yetecek kadar erzak ve biraz silahına uygun cephane koydum. Dikkat et silahın yakın hedef ve zayıf bir silah, profesyonelce kullanmak gerek demisti. Beni göndermek için elinden geleni yapıyordu. Neden bu kadar gitmemi istiyorsun diye sordum ona. Sorumluluk almak istemediğini ve yalnızlık hoşlandığını söyledi. Çok garip birisiydi. Benim gitmek isteyip istememem ona bi şey ifade etmiyordu sanırım. Kahvaltımı edip onun verdiği çantayı aldım. Ayağa kalkıp gitme hazırlığı yapmama rağmen hiç umrunda olmuyordu. Ona hoşçakal seni tanımak güzeldi deyip kapıyı açtım. Hiçbir şey söylemiyordu. Tam kapıdan çıkarken beni henüz tanımıyorsun dedi. Arkamı gülümserce döndüm. Onu tanımama fırsat vereceğini düşündüm cünkü henüz demişti. Bir şey söylememe fırsat vermeden elveda deyip kapıyı arkamdan kilitledi. Yine yalnız başıma bu korkunç yolda bırakılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatta kal
HororZombi istilasina ugramis bir sehir ve Hic bir seye yetenegi olmayan bir kiz. Eger merakliysaniz, merak etmeyi sevior iseniz ve surprizlere aciksaniz ee hadi buyrun o zaman :)