Bir sis perdesi içindeyaşayan bedenler nasıl görmezlerse az ileride olan biteni,bizde bu durumdayız işte.
Kiminin uyanmaktan korktuğu kimininse uyanmak için çırpındığı bir rüyayı o kadar benimsemişiz ki hayat demişiz adına. O birçok hayalimizin gerçekleşmeye yetecek zaman olmadığına inanıp hayatı suçlamışızdır çoğu kere. Peki hayatın kısalığından bu Kadar şikayet etmek yerinde neden hayatı dolu dolu yaşamayız ki? Doya doya, dolu dolu… Yaşadığım hayat ne kadar kapkara, bunaltıcı, bomboş geçiyor diye stem ettiğin an kalk ve gülümse,eğlen,ağla,bağır çağır , ama boş boş stem etme. Öyle vakit geçirme çünkü hayat stem edip hayattan şikayet edicek kadar uzun zaman tanımıyor bize. Korkularınla yüzleş mesela. Uçurumun kenarına çık ve hayata gülümse,sana yaptıklarına gülümse,hoşuna gitmeyenlere,iğrençliklerine gülümse. Hayata inat, herşeye inat yalnızca gülümse… Bir bilet al nereye olduğunu bilmeden. Bilmediğin sokaklarda yalnızca özgürlüğün ve sen. Yaşamın şikayet ettiğin boşlukları umutlarla dolar bazen. Tüm herşey bittiği anda yeni bir umut doğar bazen. Hayata bağlar sakladığın umudun seni. Hayat beklemeye değmiyor. Özlüyorsan mesela bekleme gelmesini. Sarıl sen ona doya doya… Sonrasında kafanı yastığa koyduğunda ‘’keşke sarılabilsem bir kere’’ demek yerine ‘’iyiki sarıldım’’ demeyi hak ediyor hayat. Bunu ‘’yapmadan ölmeyeceğim’’ başlıklı cümlelerini teker teker silmelisin bir zaman sonar. Onun yerine hayatına ‘’iyiki yaptım’’ cümleleri yer almalı. Öyle ya bu hayat bir anda elinden kayıp gidebilir. Dokunsan kopabilecek bir pamuk ipliği … Hayatınıdaki duyguları korku treninin en tepesindeyken aşşağıya inme noktasında gibi en doruğunda yaşamalısın korkuları,mutlulukları heyecanları, zevkleri . Öleceğiz ya hani arkandan desinler ki ‘’Bak kızım bu abla varya hayatını o kadar güzel, dolu,mutlu,umutlu,duygulu yaşadı ki…’’
Yaşam boşluğu olmayandır.
Yaşam dopdoludur,yeterki doğru pencereden bak.