MAVİ
Açtığı her kapının,
Kapadığı her aralığın,
Takdiri için,
Dünüm, bugünüm, yarınım için...
1
Yeterince uyuyamadım hala. Gözlerimin uyanmaya niyeti yok daha. Kendime gelemedim. Donanı karla ovarlardan yola çıkarak, sarhoşluğumu bastıracak en iyi şey, yatağımın üç metre ötesinde, şişesi cilalı, kapağında üretici, satıcı ve benim parmak izlerimin dışında parmak izi taşımayan Johny Walker’ıma uzanmak ve viskinin o boğazı yakıcı, uyandırıcı etkisini yaşamak olduğunu, yorgan, yastık ve yatak üçlemesinden çıkmaya niyetlendiğim zaman beynimde gezdiriyorum. Yaşlandığımı kendime söylemenin eşiğindeyim, o kadarcık içmek ile bu hale gelmemim başka ne ile açıklaması olabilir ki! Hafızamda çoğu şey silinmiş gibi, hatırlamaya bile beynimi zorlamaya mecalim yok…
Benim bi çalar saatim olacaktı ve o saat yedide çalacaktı, sonrasında ayarladığım radyo kanalından günün en uyandırıcı nağmeleri kulaklarıma misafir olacaktı. Fişini mi çektim acaba, yoksa bir refleksle kırılmış bi eski haline mi getirdim? Şurada komodinin üstündeydi. Ne komodin yerinde yok! Ürperiyorum şimdi. Aniden viski şişeme doğru çeviriyorum gözlerimi. Viskim yerinde yok! Viski de yok orada olması gereken sehpa da yok! Yerdeki mavi halım nerede? Benim odama kim, ne zaman meşe rengi laminant parke döşetti? Oldum olası şu meşe renginden hiç hoşlanmam. Nedense bana soğuk bir renk olarak gelmiştir. Bazılarının içini ısıtan bir renk olabilir ama benim için son derece tiksindirici bir renk. Neler oluyor? Hangi densiz benim odamı, evimi bu hale getirebilir? O da ne, benim yatağım ne zaman çift kişilik oldu? Hangi zaman içerisinde dolanıyorum ben, ölmüş de olabilirim. Sağ ve salim olmam imkânsız. Nerede benim yastığım, yorganım, Şampiyon Fener avizem, duvarların rengi morarmış… O da ne, yanımda biri uyuyor, ben neredeyim, bugün günlerden hangi gün, yanımdaki kim? Neler oluyor? Başım dönüyor, lavanta kokuyor her taraf. Yatağın yanı başına Air Vik konur mu! Aha, yine pıstladı. Odamı istiyorum, yatağımı, viskimi, çalar saatimi ve hepsinden önemlisi hafızamı istiyorum. Ayılmak istiyorum. Hemen….
2
Opel Vectra’nın camından sarkan kızı tanıyorum ben. Sen tanıdın mı? Colo’nun işletmecisi Levent’in manitasıydı. Levo, onun şerefine ayda bir gece düzenlerdi. Neydi o gecenin adı? Dur sen söyleme, dilimin ucunda. “UN AMORE” öyleydi değil mi, sen de hatırladın? Tabi ya senle de gittik birkaç defa un amore gecesine. Hatta bi defasında öyle içmiştik ki, iki gün kendimize gelememiştik kendimize. Benim o gecede hatırladığım en son şey, Fadik üç şişe tekilayı ikimize içirtmişti. Ne gaza gelmiştik ulen. Teker teker yuvarladık tekilaları, yarışırcasına. Usain Bolt nasıl 100 metreyi koştuysa bizde barda tekilaları aynı hızla mideye indirmiştik. Sonra o da bize indirdi. Sen misin kovboylara özenip tekila yarışına girmek, her şeyin bi raconu ver değil mi? Allah’tan düelloya tutuşmadık sonrasında seninle. Yoksa tutuştuk mu ulen! Hadi bende o kadar gerilik var, sen öyle bi şey yapmamışsındır. Benim gaza gelme sürem daha kısa. Neydi ulen kızın adı, ben hatırlayamadım. Biraz daha güzelleşmiş değil mi? O siyah saçları, kırmızı ruj bi dudağa bu kadar mı yakışır be, boy desen tamam, vücut perfect, bak benim telefonda onun bayağı bi fotoğrafı var biliyor musun? On beş, yirmi kadar vardır. Colo’da çekmiştim hepsini. Aylin’di adı. Evet, evet Aylin’di adı. Bak görüyor musun hala unutmamışım adını. Güzel hatun ama, sevgilim olmasını istemezdim abi. Bu kadını idare etmek çok zor. Levo bile bu kadını elinde tutamadı, biliyorsun. Kadın terk etti Levo’yu. Kendine bir,iki yıl gelemedi Levo. İri yarı adam yok oldu gitti be! Deli gibi aşıktı Levo. Ne istediyse yaptı. Hatta fazlasını yaptı. Esiri oldu kadının. Bi kere bi kadının esiri olmayacaksın öyle mi abi, olmayacaksın. Vallahi mahvolursun. İpler senin elinde olacak. İpleri pek vermeyeceksin kadın milletine. İp ellerine bi geçmeye görsün, bekle ki bıraksınlar. Her gün o ip biraz daha gerilir, hareket edemez, sözünden çıkmayan bi ite dönersin animallah. Kemiği atarlar önüne, kemikle idare eder durursun. Abi, Levo her şeyini kaybetti bu kız için. Sonra ne oldu, para bitti, hadi eyvallah, bi daha görüşmeyelim canım. Başka. Var mı ulen öyle yağma.