Belki de hiç koşmadıkları kadar hızlı koşuyor ve öğrencilerin arasından birbirlerini kaybetmemeye çalışarak geçiyorlardı.Elleri birbirlerine sıkıca kenetlenmişti.Ron,Hermione'nin elini bırakmak istemiyordu.Bunun iki nedeni vardı.Birincisi,zaten ona aşık olduğunu belli etmek için ortaya çıkan her fırsatı değerlendirmeye çalışmasıydı.Ama romantizmi bir kenara bırakırsa Hermione ile savaşın ortasında ayrı düşmek istemiyordu.Eğer onu kaybederse bulabileceğinden şüpheliydi.Harry'yi o kadar hızlı bulabilmelerine bile hala şaşırıyordu.Ayrıca bu telaşlı ve gergin kalabalığın arasında beraber gezmenin gerçekten çok zor olduğunun da farkına varmıştı.Bu düşünceler Ron'un,Hermione'nin elini daha sıkı kavramasından başka hiçbir şeye sebep olmadı.
"Şimdi farkına vardım.Harry haklı.Oraya nasıl girmemizi bekliyorsun.Musluğu ve içerdeki kapıyı açmanın tek yolu çataldili konuşmak.Ama ne yap-"
Ron Hermione'nin cümlesini yarıda kesti ve "Merak etme,planı kurarken her şeyi hesaba kattım.Sen onu bana bırak.Planım tek kelimeyle mükemmel."diye ekledi.
"Her şeyi düşünseydin hortkuluğu Harry'den almak için geri dönmemiz gerekmezdi."
"Tamam,o bir kusurdu ama başka problem bulamayacaksın."
Ron,Hermione ile olan minik atışmalarını bile çok özlemişti.Küçükken olan kavgalarından tek farkı şu anda ikisinin de sanki bundan keyif alıyormuş gibi sırıtmalarıydı.Ayrıca Ron Hermione ile zamanın nasıl geçtiğinin de farkına varamıyordu.Eğer Hermione ona Mızmız Myrtle'ın tuvaletinin kapısında olduklarını söylemeseydi Ron onun güzel gözlerinin içine bakarak yürümeyi sürdürecekti.
İçeriye girdiklerinde gördükleri ilk manzara Myrtle'ın duvarın içinden hızla geçerek her zamanki ince sesiyle "Merhaba,görüşmeyeli uzun zaman oldu değil mi?Niye hiç ziyarete gelmediniz beni.Oysa ben sizinle birlikte kuralları yıkmaya çok hevesliydim.Tıpkı ikinci sınıfta gizlice hazırladığınız iksir gibi."
Bu sözlerin ardında hem Ron hem de Hermione anılarını içinde kaybolmuş gibiydiler.Ancak onlardan ilk sıyrılan Hermione oldu ve "Myrtle seninle şu anda ilgilenemeyeceğiz.Lütfen bize karışıp her şeyi mahvetme."
"Oooo,bayan ben her şeyi bilirim bana bir merhaba demeyi bilmiyor gibi görünüyor.Ben de nezaket göstermiştim ama tabiki kimse ölülere saygı göstermiyor bugünlerde.Ne bekliyordum zaten."
"Myrtle kendini acındırmayı bırak."dedi Ron bıkkın bir tonla.
"Acındırmak mı?Tabi öyle olsun.Myrtle önemsiz bir hayaletten başka hiçbir şey değil."
Ron içinden"Evet,sadece gıcık bir hayaletsin."diye geçirdi.Hermione'de aynı şeyleri düşünüyor gibi görünüyordu.
"Neyse,sizin arkadaşınız yakışıklı Harry Potter nerede?Yani o tatlı surata çok kaba davranmışsınız.Siz ikiniz buraya beni ziyarete gelin ve onu davet etmeyin.Kim bilir ne kadar üzülmüştür?"
"Aynen kim bilebilir?"Ron yanlışlıkla düşüncelerini sesli söylemişti.
"Bir şey mi dedin Ronald?"dedi Mrytle tatlı ama bir o kadar da iğneleyici bir ses tonu ile.
"Yok ya ben...şarkı mırıldanıyordum."
"Tabi,kesinlikle.Yani kız arkadaşın yanında olmasa ben sana o şarkıyı çok güzel söylettirirdim ama...Neyse."
O sırada Ron, Hermione ile ellerinin hala kenetlenmiş olduğunun farkına vardı.Hermione'de aynı anda fark etmiş olmalıydı ki yanakları hafiften kızarırken hemen elini geri çekti.Ron onun kızarmış yanaklarla çok şirin olduğunu düşündü.Aslında içinden onun yanaklarını öpmek geliyordu ama Mrytle'ın dilinden kurtulamayacakları için kendini tutmak zorunda kaldı.
"Niye hala onunla konuşup zaman kaybediyoruz?"dedi Hermione Ron'u musluğa doğru sürüklerken."Hadi,şimdi planının bana söyleyemeyeceğin kadar mükemmel olan kısmını sergileme zamanı."
Ron,Hermione'ye doğru"Bu iş bende.Rahat ol."diyen bir bakış attıktan sonra musluğun üstündeki yılan figürünü buldu ve yılana doğru tıslayarak konuştu.Bu ani hareket ile beraber musluk yerin içine gömüldü ve geriye sadece insanların içine sığabilecekleri bir boru kaldı.
Hermione tüm olup bitenleri ağzı açık bir şekilde izliyordu."Na-nasıl yaptın o-onu?"
"Harry uykusunda konuşuyor.Rüyaları sağolsun.Hadi daha fazla zaman kaybedemeyiz.Borulardan kaymamız lazım."
Ron daha önce de buraya geldiği için gayet rahattı.
"Şey bunlar biraz fazla dik değil mi?"dedi Hermione.Sesinde ufak bir tedirginlik vardı.
"Korktun mu?Merak etme süpürgede uçmak gibi."Ron Hermione'nin uçmayı sevmediğini bildiği için son cümleyi eklemişti.Onu telaşlandırmayı seviyordu.
"Bu hiç yardımcı olmadı Ron."
"Ben yanındayım.Elimi tut ve aynı anda kayalım."
Ron elini ona doğru uzatınca Hermione bir an bile tereddüt etmeden elini sıkıca sardı.Mrytle tüm olup bitenleri bütün ciddiyetiyle(tabi eğer hayaletlerde ciddiyet kavramı varsa) izliyordu.
"Hazır mısın Mione? 3-2-1..."
İkisi de aynı anda atlamışlardı ve karanlık borulardan çocuk parklarındaki kaydıralarda oldukları gibi kayıyorlardı.Kaydırakların ne olduğunu Hermione Ron'a birkaç sene önce söylemişti.Tabi Ron bunu babasına aktarınca babası denemek istediğimi söyleyip Ginny ve Ron'u en yakın muggle parkına götürmüştü.
Beş yaşındaki çocukların arasında iki tane sıkılmış genç çocuk ve elli yaşındaki heyecanlı bir adamın olması muggleların ilgisini çekmişti.
Borularda kayarlarken Ron bir duvara kafasını vurdu ama bunun üstüne Hermione'nin minik kahkahası tüm acısını hafifletti.En sonunda yere pek yumuşak olmayan bir iniş yaptılar.(Hatta Ron kafasını yere düştüğünde tekrardan vurduğunda Hermione onun kafasına minik bir öpücük kondurdu.Bu davranış Ron'un kendini sanki başka dünyalara ışınlanmış gibi hissetmesine yol açtı.)
Sürekli sağa ve sola doğru kıvrılan uzun tünelleri geçince üstünde yedi adet yılan figürü olan kapıya vardılar.Ron bir kere daha çataldili konuşunca Hermione yine şaşkınlığını gizleyemedi.Ron sonunda Hermione'yi etkilemeyi başardığını bugün anlamıştı."Galiba o da bana aşık"diye düşündü Ron Sırlar Odası'na girerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Romione-Love Tears-Viktor Krum
FanfictionAma Viktor Krum'ın aklında tek bir kişi vardı:"Hermione Granger"