Deniz içinden kendine sövüp duruyordu. "Hay aptal kafam, niye nezaket edip bırakırsın ki?
Ah salak vicdanım! Onu öyle bırakmaya razı gelmedin de ne oldu, çileden çıkmaktan başka bir işine yaradı mı?
Akılsız başın cezasını araban çeker. Beyinsiz Deniz ne yap et bu kızdan kurtul" dedi kendi kendine.
bunu Işılay da duymuştu,
"hı?" dedi "ne diyorsun anlamadım." Deniz hiç. Yok bir şey derken başını iki yana salladı.
Bunları konuşurken orman gibi bir yerlere girmişlerdi. Işılay "kaybolduk" diye çığlık attı.
Deniz, "çığırma be, kulak zarım patladı" dedi korkudan. Sonra ışılayın sözlerini idrak edince, "ne! ne diyorsun sen? NANANANASIL ya!"
Işılay "ben tanımıyorum buraları deniz" derken içindeki kahkahayı bastırma peşindeydi.
deniz arabayı durdurduktan sonra, kolunu direksiyonun başına koyup ışılayın gözünün içine baktı.
Kolu dirseğinden destek alıp, çenesinin altında duruyordu. İşaret parmağıyla yanağında ritim tutup, "Hayır. Yalan yakışmaz bu gözlere" diye fısıldarken, sesi bir udun tınasını almıştı. Öylesine hoş öylesine yumuşak! Kendi bile şaşırmıştı bu değişime.
Işılay gözlerinin mavisine baka kalmıştı. Birden kendinde olmadan ''Gördüğüm En Güzel Mavisin.
Hem Çok Derin Hem De Benim Yanımda Yok Bir Yerin.'' // dedi. Ah! Kahretsin bu sözler nasıl da izin almadan dudaklarından dökülüyordu?
Deniz bu sözleri karşısında, bir şey söyleyemeden uzun uzun baktı Işılay'ın gözlerinin içine. Işılay ağzından çıkan sözlere sövdü içinden. Saçlarını çekti, başını kaşıdı, tırnaklarıyla savaştı.
bir süre oyalandıktan sonra dışarı baktı. Gerçekten de tanımıyordu buraları. İçinden lanet etti kazdığı kuyuya kendi de düşmüştü.
ama bunu Deniz'e fark ettirmemeliydi.
bir süre ne yapacağını düşündükten sonra denize baktı. hala put gibi kas katı kesilmiş onu izliyordu. Belki de ne yapacağını kestirmeye çalışıyordu.
Işılay, "ne duruyoruz deniz gidelim bir yol bulalım hadi çalıştır arabayı" dedikten sonra, Deniz hülyalardan uyanmış gibi gözlerini çekti ışılayın üzerinden.
ardından konuşmaya başladı. "Hangi benzinle? Tam 4 saattir gezdiriyorsun bizi. Buna can mı şey benzin mi dayanır?"
benzinin bittiğini duyan ışılayın sararan yüzüne aldırmadan çabucak ekledi.
"Benzin çok az kaldı umarım yakınlarda bir yol vardır yoksa benzinim bizi yolda bırakacak kim bilir ayılar kurtlar da ziyafet çekecek sayemizde." diyerek cümlesini bitirirken sesinin titrediğini fark etti.
zar zor bitirmişti cümlesini. Ayılar kurtların korkusundan değil: ışılayın sözleri dumura uğratmıştı. Aldığı nefeste kuru bir acıya boğmuştu genç adamı.
Daha tanımadığı bir kızın sözleri canını yakıyordu. Nasıl olabilirdi ki bu? Nasıl bir acıydı? Böyle somutlaştırılıp anlatılamayan bir acı bu kadar can yakabilirdi.
acısını önemsemeyip, benzininin bittiği yere kadar sürdü arabasını. Bir umut yol bulup kurtuluruz diye. Ama nafile boşa çabalamışlardı kurtulmak yerine ormanın derinliklerinde kaybolmuşlardı.
Işılay üzüntülü ve çekingen bir ses tonuyla, "Deniz" dedi.
deniz ışılaya dönerek "EFEN; DİM." Allah'ım bu kız kelimelerini bile çalıyordu. Kahve rengi gözleriyle nasıl gökyüzü gibi bakıyor öyle Diye iç geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZE DÜŞEN AY
Ficción GeneralTam şu anda, Birileri ruhunu işgal ediyordu genç kızın. Nefessiz bırakarak kendi nefesinin buharıyla yaşatıyordu. Birileri yaşatmak için öldürüyordu. Ruhundaki kibri sevgiye bulayıp, aşka hapsediyordu. Benliğini alıp, ona kendinden veriyordu. Deniz...