Medyadaki müziği dinlemeyi unutmayınız ♾
Sırların içinde büyüdüm,
Gizlere sarıldım, bazen.
Benim olduğum her yer suskun,
Kime dönüştüğümü unuttum.________________________________
~Günümüz
Düşünmenin yasak olduğu bir ülkede, iki tane oğlan yaşarmış.
İlk oğlan, herkesçe bilinen saygısı, etrafa olan sevecenliği ve tatlı diliyle bilinirmiş. Annesi ve babası tarafından, örnek davranışlarla büyütülmüş. En büyük örneği ablasıymış. Onu, kendine idol kılmış. İstediği her şeyi zorluk çekmeden elde etmiş. Küçükken kendine oyuncak yaptığı tuşları, hayatının bir parçası haline getirmiş fakat içindeki küçük bir duygu seli, dışarı volkan gibi sıçrarmış. Sinirlendiğinde gözü sadece hatayı görür, önünde ne varsa yıkar geçermiş.
Diğeri, kendi başına özgüvenli ve cesur bir çocuk olarak büyümüş. Bu çocuk, dimdik durmayı, ciddiyetini korumayı ve daima hakikati gözler önüne sermeyi kendine öncü bilmiş. Sertmiş. Öyle ki, yıllar boyu hiçbir duygusunu belli etmemiş ama ışıklar kapandığında, onun acı perdesi gün yüzüne çıkarmış. Yardım istememiş. Bir şeyi yaparken bile kendi ayakları üstünde durmanın ona güven getireceğini düşünüyormuş. Ne dersleri için yardım almış, ne de sorunları için.
Bir gün, bu iki kardeş her zamanki kavgalarından birine başlamış. Birbirlerine olan sözlü çatışmaları, fiziksele doğru yol almış. Büyük oğlan sinirlenmiş, içindeki her şeyi ortaya dökmüş. Küçük oğlan, susmuş. Lal olmuş dili, konuşmasını engellemiş. Bu koca evde, ona yer olmadığını düşünmüş. Tek bir cümle söylemiş.
"Keşke sizin gibi bir ailem olmasaydı."
Küçük oğlan bu sözden sonra abisinin hışımla evden çıkıp gittiğini, uzun nefeslerle seyretmiş. Sonrası ise, o aileye hayatı zindan eden zamanların başlangıcıymış. Büyük oğlan eve geri döndüğünde, kardeşini bir daha hiçbir zaman görmeyeceğini henüz bilmiyormuş. Gerçekler ortaya çıktığındaysa, vicdanını susturamamış. İçinde harlanan ateş, onu bir kayalıktan bir kayalığa vurmuş.
Genç adam şimdi bir hastane koridorunun ucunda sessizce oturmaktaymış. Korkuyormuş. Konuşamamaktan, olduğu yerde çakılı kalıp olanları izlemekten korkuyormuş. Yaşamı boyunca böyle olmuş. Korkakmış. Kimseyi koruyamamış. Metaneti bozuk bir bedenin içerisine hapsolmuş gibi hissediyormuş. Başına neler gelmiş fakat kendisi de pek kolunu kaldırmamış. Beceriksiz gibi hissediyormuş kendini. Şimdi içeride yaşam mücadelesi veren kız arkadaşı için de aynısını düşünüyormuş.
Elinden hiçbir şey gelmemesi, hayatında en nefret ettiği şeymiş. Sevdiklerine bir şey olurken kendisi sadece olanları hayretle izlemiş. Neden bir kez de kendisi yaşamamış şunu, diye düşünüp durmuş. Bir anlam aramış. Onlara yardımcı bile olamazken kendisinin bu kadar sağlıklı, dertsiz tasasız olması sinirlerini bozuyormuş. Gerçi yanılıyormuş. Etrafındaki herkesin acısını yüklenmiş. Farkında değilmiş. Birileri acı çekerken, genç adam onların anılarını yüklenmiş.
"Tuna, kafeteryaya iniyorum. Gelmek ister misin?"
Arın Tuna Marmara, kız arkadaşının abisine baktı. Kendisinin bu adam tarafından hiç sevilmediğini düşünürdü çünkü düpedüz kız kardeşini kıskanıyordu. Şimdi içinde bulundukları durum onları yan yana getiriyordu. Ozan Güray, kardeşini ölesiye seviyordu ve onun içinde bulunduğu durumdan ötürü üzülmesinden çok korkuyordu. Onu üzecek her erkekten sakınmak istiyordu. Daha doğrusu onu herhangi bir erkekten sakınmak istiyordu fakat bügün kardeşinin sevgilisini, yeterince tanımıştı. Ona kötü davranmanın yersiz olacağını biliyordu. Tuna, Deniz'in yanındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meyus | Alelekser
ChickLit"Acıdan kıvranıyorsun Aksu. Acın var ya, içindeki o acı seni baştan aşağı yakıp kül ediyor. O acı seni öldürüyor Aksu. Neden yardım etmeme izin vermiyorsun?" "Zaten ölmüş birine yardımın fayda etmez çünkü." • |Hikayemin telifi bana aittir. Herhang...