Sabah annemin sesiyle uyandım. Mutlu bir şekilde, gülümseyerek kalktım ve yüzümü yıkamaya banyoya gittim. Banyoya giden yolda Emir'le karşılaştım. O bana dil çıkarırken ben de onun saçlarını karıştırdım. İkimiz de gülümsedik. O mutfağa ben de banyoya gittim. Yüzümü yıkadıktan sonra, aynada kendime baktım. Her zamanki gibiydim, hiç bir değişiklik yoktu. Her zamanki ben'dim. Gülümsemeye devam ederek odama geri döndüm. Üstümü değiştirip saçımı topuz yaptım. Makyaj yapmadım. Çünkü makyaj yapmayı bilmiyordum. 15 yaşındaki bir kız bilse bile ne kadar güzel makyaj yapabilirdi ki? Üstelik ben normalden daha yeteneksizdim. Kapım çaldı, ve Emir içeriye girdi. Annemin beni kahvaltı için çağırdığını söyledi. Birlikte gülümseyerek mutfağa gittik. Annem ve babam bizi gülümseyerek karşıladı. Sofraya oturduktan sonra, her zamanki gibi, babam ve Emir şakalaşmaya başladı. Annem ve ben de gülerek onları seyrettik. Kahvaltı bittikten sonra masayı toplamakta anneme yardım ettim. Sonra birlikte salona geçtik. Babam ve Emir Galatasaray'ın maç özetini seyrediyordu. Annem hep yaptığı gibi televizyonun önüne geçip Abant'a gitmeyi teklif etti. Hava alıp yürüyüş yapacaktık. Zaten çok da uzak sayılmazdı. Ama içimde bir huzursuzluk vardı. Gönülsüz bir şekilde kabul ettim. Her şey çok güzeldi. Kusursuzdu. Herkes mutluydu. Annem babama gülerek bir şey anlatıyordu. Emir arkadaşıyla mesajlaşıyordu. Ben de kulaklığımı takmış müzik dinliyordum. Abant'a gittiğimizde, her yerde kar vardı. Arabadan inip gölün etrafında kısa bir yürüyüş yaptık. Sonra tekrar arabaya döndük. Dönüşte kulaklığımı takmak yerine Emir'le sohbet etmeyi tercih etmiştim. Ani bir fren sesiyle anneme döndüm. Yüzü korkuyla gerilmişti. Camdan yola baktığımda, karşıdan gelen arabanın çok hızlı olduğunu gördüm. Hemen Emir'e sarıldım ve onu korumaya çalıştım. Annemin çığlıklarını duyduğumda "Hayır!"diye bağırmaya başladım.
"Hayır!"...