Olmak istediğim kişiden çok uzaktayım. Benim üzerime yığınla gelen şey bu. Kimse zamanı durdurup sen biraz dinlen demedi. Ben de öylece öfkemi unuttum. Soluklanayım derken ateşi söndürdüm. Yürüyeyim derken son korun üzerine bastım. Geriye dönüp de bakmadım. Böyle de yaşarım sandım. Çaba olmadan da yaşarım. Risk aldım çünkü ateş hiç sönmez, acı hiç bitmez sandım. Koyduğum eşyaların yerini unuttum. Martin Eden'ı bu yüzden sevmedim. Onun çabası bana kendi kaybettiklerimi hatırlattıkça sayfa sayfa yırtasım geldi kitabı. Bu yüzden başka bir zamanda, buradan çok uzakta yaşamak isterdim. Batlamyus'un yanında, bir firavunun yatağında, Kızıldeniz'in ortasında, bir kızılderilinin çadırında, Galileo'nun son nefesinde, Galip'in çölünde, İsa'nın akşam sofrasında, bir göçte at sırtında, İyonya'da bir gemide -boynumda deniz kabuğu kolyeleriyle-, Ninova'da bir adamın kalbinde -ellerimde efsunlar ve büyülerle-.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
günlük (ya da bir parça sayıklama)
Randomyer çekimine meydan okumuyorum. kıtalardan toprak, okyanuslardan su toplamıyorum.