ilkin sonu

248 18 18
                                    

Söze veyahutta yazıya nasıl başlayacağımı düşürken kaybettiğim zamanlar bir insan ömrüne eşit. Her söylenememiş söz bana bitmiş bir ömrün hediyesi görünmez çizgiler hediye ediyor.

İlk kelimeler ağızdan çıktığında, bir defter yaprağını dövmeye başladıklarında yenilenen bu ömürde yüzüme kazınmış kaç görünmez çizgiye sahibim?

Sol elim yüzümdeki bu görünmez çizgileri hissederken sol tarafımdan yükselen yakıcı hissi görmezden gelmek, uygun kelimeleri seçmek ve olduğum gibi davranmak beni tüketiyor dolma kalemimin sağ elimin parmaklarını lekelediği şu dakikalarda. Önümde en sevdiğim kiraz çiçekleriyle süslü, sararmış söz defterim, hemen yanında üst üste birikmiş kasetlerim ve şu an yazıyor olduğum bu yazı, bütün sahip olduklarımla buradayım işte. Daha fazla tutamadığım kelimeleri serbest bırakmaya geldim.

Artık daha fazla direnmek yok, artık daha fazla esirlik yok, artık daha fazla düşünmek yok. Var olan sadece ben ve bana daha gençliğimden yerleşmiş yüzümdeki görünmez çizgiler. Onlar üzerinde sol elimle gezinirken parmaklarımın altında hissettiğim sonsuz çukurlar neler ifade ediyor benim için? Her biri bana ait yansımalar mı, yoksa etrafımdakilerin birer yansıması mı?

Sadece kendimi açmak için önümde duran bu yaprak yine benim sorularımla doluyor işte tıpkı gözlerimi açtığım yeni her günüm gibi. Yeni sorularla boğuluyor oluyorum yeni her günde yeni anlamlar bulmaya çalışırken kendimi kaybediyorum.

Dünyayı anlayabilmek için yaşıyorum ama yeni bir soru çıkıyor karşıma, dünya beni neden anlamaya çalışmıyor?

Sorularımın cevapsızlıkları bir yanımı eksik bırakıyor her seferinde, doğru yolu bulmayı çalışırken girdiğim sokaklar beni yeni eksikliklere götürebiliyor ancak. Belki bedenen sağlıklı olsam da ruhu eksik bir adamım ben de, tam olmak için çabalarken daha da eksilen bir adam. Evet, yılların ardından insanların sordukları kendinizi tanıtın sorusuna kısa bir yanıt bulabiliyorum artık. Ben eksik adamım.

 
  Başkalarının gözünde tam, kusursuz ve zeki ama bunlara verdiğim onaylar yalnızca yüzümdeki tebessümü tamamlayabiliyor. Bazense dışardaki gözlerde aptal bir romantik oluveriyorum. Hayır, aslında ben üzgün olmak için doğmuşum, kimse anlayamıyor. Bana uygun biçtikleri kalıbı üzerimde taşımaya çalışıyorum sadece, eksik tarafımın üzerine yakıştırmak için.

Dışarıdan belli ki çekici gözüküyorum, bana uygun biçtikleri kalıplar bedenime tam oturmuş. Fakat içimdeki ilk kar yağmadan önce gelen dondurucu soğuğu bastırmaya yetmiyor bunlar, benim üzerime bir de palto lazım.

Kendime uygun paltoyu bulmak için çok uğraşıyorum, tıpkı şu anda da olduğu gibi. İnsanlar bana farklı modeller gösteriyor, farklı modeller denetiyor. Denediğim her palto üzerimde sırıtıyor, kimi bana uzun geliyor bu yüzden bacaklarımı kırıyorum kimi bana büyük geliyor göğsümü şişirerek yürüyorum ancak bu paltolar bir süre sonra kendiliğinden yok olmuş oluyor. Her paltoyu tek tek deniyorum ama yanlış giden bir şeyler var.

Ben yaptığım hatayı çok geç fark edebiliyorum, çıplak gezmek başkalarının kalıplarına sığmaktan daha onurlu bir hareket. Soyunmalıyım fakat içimdeki kış beni engelliyor, bu yüzden eldeki son paltoyu üzerime geçiriyorum. Son palto benim için dikilmişçesine yakışıyor, modeli girdiğim kalıpların şeklini alıveriyor fakat bir tuhaflık var etrafımdaki insanların gözlerinde memnun olmuş bir ifade yok, hepsinin yüzlerine birer hüzün maskesi inmiş yalnızca.

Etrafımdaki insanların paltoma tepkileri beni neden şaşırtıyor anlamıyorum. Bu artık klişeleşmiş bir tören ama bana bu paltoyu uygun görenler onlar değil mi?

Yavaşça gülümsüyorum da ölüm bana çok yakışıyor. Ölümün paltosunu giyince içimdeki ilk kar yere iniyor. Dondurucu soğuk ilk karın yere düşüşüyle yavaşça kırılıyor ve kendini hafif ılık, yumuşak kar havasına bırakıyor. Milyonlarca kar tanesi var ve hepsinin şekli birbirinden farklı, büyüleniyorum adeta. Ben durmuş karı izlerken kulağıma minik bir şeytan fısıldıyor. "Ölüm size çok yakıştı, efendim."

Başta söylemiştim, söze veyahutta yazıya nasıl başlayacağımı düşünürken kaybettiğim vakitler bir insan ömrüne eşit ve benim sahip olduğum yalnızca bir ömür var. Bu yüzden paltomu üzerime geçirip gidiyorum.

İlk kelimeler ağızdan zor çıkar, sonlarsa akıllardan.

Bazı insanlar var olmamayı seçer, elveda.

-Eksik Adam (Kim Namjoon)

first snowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin