Bir lafı yüzümü güldürmeye yetmişti.
Çok değil sadece bir cümlesi bile kalbimdeki bu atışı değiştirebilmişti. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu düşünmemiştim ama göğsümün içindeki o şey çizgisinden taşmış, başka yöne sapmıştı. Vay be! Bu kadar kolaydı demek. Bunca zaman sonra ilk kez bu kadar mutlu hissediyordum.
Güldürün o zaman beni onun bunun çocukları, sürekli niye üzüyorsunuz?
Sehun hâlâ altımdayken dikkatle tepkilerimi izliyor, ben ise yalnızca gülmekle yetiniyordum. Henüz cevap vermemiştim ama yüzüğü çoktan parmağıma takmıştım.
"Eee, Luhan?" dedi sabırsızca. "Evet, ya da evet? Bir cevap vermeyecek misin? Evlenirim ya da evlenirim gibi cevaplardan bahsediyorum."
Üstüne eğilip burnumu burnuna dokundururken, "Oğlum söylesene!" diye çıkıştı. "Ne gülüyorsun götünü görmüş şempanze gibi sabahtan beri."
Dudaklarına birkaç küçük öpücük bıraktım. "O zaman söylüyorum." dedim fısıltıyla. "Söyle." dedi hemen. "Çabuk söyle, çabuk çabuk. Evet mi evet mi? Çabuk söyle."
"Sehun-"
"Hadi çabuk söyle hadi," demeye devam etti. "Hadi susma, çabuk söyle."
"Sehun, bir sus-"
"Söyledin mi? Ben niye duyamadım?"
"Lan bir sussana-"
"Tamam sustum söyle hadi."
Derin bir nefes alıp gülümsedim ama cevap vereceğim sırada kapı çaldı. Sehun beni resmen üstünden atıp ayağa kalkarken dehşet içinde yerde buldum kendimi. Yüzümü buruşturdum. Sehun odadan çıkıp kapıya gitti. Yerde çok fazla oyalanmadan ayağa kalktıktan sonra peşinden gittim.
"Daha evet demedi, gidin." dedi Sehun kapıda duran Chanyeol, Baekhyun, Kyungsoo, Jongin ve Suho'ya.
"Luhan!" dedi Baekhyun neşeyle. Yanlarına gittiğimde Baekhyun elimi tutup yüzüğüme baktı. "Ay çok güzel."
"Teşekkür ederim, daha iyileri senin olsun demek isterdim ama sanırım en iyisi benim oldu." dedikten sonra gülerek ona baktım. "Yine de daha iyileri senin olsun, Chanyeol yaratıcı ol biraz."
Jongin bir anda elimi tutup parmağımı gözlerinin önüne kaldırdı. "Bu şey değil mi ya? Gelin olmuş gidiyorum?"
Al işte, diline düşmem gereken son insanın diline düşmüştüm.
Gözlerimi devirip elimi geriye çektikten sonra kimse kapıda durmamızı takmadan konuşmaya devam ettiler. Chanyeol, "Sehun bu yüzük geleceğimden daha parlak," deyip bana baktı. "Kaç karat bu?"
Sehun homurdandı. "Ne yapacaksın kardeşim? İstersen sana da alayım bir tane?"
Chanyeol üzerine alınmadan gülmeye devam etti. "Yav bırak bu lafları şimdi," diye alay edip Sehun'un yanağını sıkmaya çalıştı. "Çen büyüdün de damat mı olçan? Nikah masasına mı oturçan çen? Dayanmak çok mu zor gelcek böyle sevince? Hı?" Sehun hakikatli bir sinirle gerilirken onun elini geriye itip derin bir nefes aldı.
Kapıyı onların yüzüne kapatmak için omzuyla kapıya yüklendi ama diğerleri ellerini koyup buna engel oldu. Sehun pes edip kapıyı tekrar açtı. "Oğlum bir gidin lan!" diye bağırdı sinirle. "Daha kutlama yapacağız biz!"
"Yalnız, ben daha kabul etmedim." dedim kaşlarımı havaya kaldırıp hepsine boş bakışlar atarken. "Yani yüzüğü taktım ama henüz kabul etmedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence /HunHan
FanfictionSehun, siyah severdi. Hayır, her şeyi siyah değildi. En azından saçları siyah değildi. Kısacası Sehun'du işte. Pek renk sevmezdi hayatında. Ta ki, o gelene kadar. Luhan, renkliydi. Evet, her şeyi renkliydi. Saçları bile. Kısacası Luhan'dı işte. Siy...