Bundan öte ayrılık var.

5.9K 477 372
                                    


---

Gırtlağımdaki sessiz çığlık benim enkazımdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gırtlağımdaki sessiz çığlık benim enkazımdı. Boğuk boğuk, çaresizce bir hırıltı gırtlağıma yerleşmiş, konuşmama fırsat vermiyordu. Sanki vicdanımın, zihnimin ve gururumun sesi kelimelerimi yutmuş, bir şeyin azabını çekiyor gibiydi.

Şafak sökmeye başlamıştı. Bense yatağımda huzursuzca kıpırdanıyor, geceden beri yaptığım gibi uyumayı bekliyordum. Lakin gözlerimin önüne gelen görüntüler, peşimi bırakmayan suçluluk duygusu uykuya dair hiçbir şey barındırmıyordu. Düşünceler zihnimi istila ederken onları kovmak adına yatağımda dönüp duruyordum. Lakin bir ok misali beynime saplanmış, bir türlü zihnimi rahat bırakmıyorlardı.

Birini öldürmüştüm. Zira her şey bir anda olup bitmişti. Tabancamı sımsıkı kavrayıp ona doğrultuşum, parmaklarımın korkakça tetiğe basması bir anda gerçekleşmişti. Askerlik hayatım boyunca öldürdüğüm ilk kişiydi. Tetiğe bastığım ilk anda zerre pişmanlık hissetmeyip düşman askerini vurduğum için gurur duyarken çocuğunu gördüğüm an pişmanlık tüm bedenimi ele geçirmeye başlamıştı. Bir çocuğun gözlerinin önünde babasını öldürmüş olmak zihnimden atamayacağım bir şeydi.

O gece, Mustafa için bir mezar kazmıştım. Umut da kazdığım çukurun yanıbaşında oturarak bakışları bir noktada sabitlenmiş bir halde art arda sigaralarını içmişti. Sarılmak ikimizi bir nebze de olsa sakinleştirmişti. Boşuna demiyordum, diğer yanım doktordu benim. Sonra aramızda hiçbir konuşma geçmemiş, kazma işlemini bitirdikten sonra Mustafa'yı gömmüştük. Cesedinin üzerini kapatırken bazı yerlerde ellerimle toprak atma mecburiyetinde kalmıştım. Toprağa bulanan ellerimi görebileceğim şekilde havaya kaldırarak incelemeye başladım. Tırnaklarımın arasına doluşmuş, ellerimden tam olarak çıkmamıştı. Oysa yatmadan evvel canımı acıtacak şekilde ellerimi temizlemiştim. Hem o toprakları temizlemek hem de Mustafa'nın kanını ellerimden çıkarmak için.

Sıkıntıyla nefes verip yatağımdan kalkarak çadırım içinde bir ileri bir geri gidip geliyordum. Her ne kadar düşünmemek için çaba göstersem de düşüncelerim bir yolunu bulup öldürdüğüm kişiye gidiyordu. Gözlerimi kaptır kapatmaz küçük çocuğun çığlıkları doluşuyor, doktorun arkadaşına çaresizce koşuşu geliyordu gözlerimin önüne. Uyumak imkansızdı.

Stresten dolayı baş parmağımı dudaklarımın arasına götürüp kemirmeye başladığımda hala çadırın içinde dolanmaya devam ediyordum. Bu şekilde yaşamak istemiyordum. Mesleğim gereği yaptığım bir şey için pişmanlık duymak, uyuyamamak, uykularımdan nedensizce uyanmak ve küçük bir çocuğun çığlıklarını ömrüm boyunca duymak istemiyordum. Rahat ve huzurlu bir uyku istiyordum. Vazifemi yaptığım için gurur duymak istiyordum.

Yatak odasından çıkıp haritanın boylu boyunca serildiği uzun masama ilerlerken çadırın girişindeki karaltıyla bakışlarımı orada sabitledim. Git gide yaklaşan küçük bir gölgeydi. Ya birisi bir haber vermek için geliyordu ya da başka bir şeydi. Kafamda her ihtimali tartarken bakışlarım küçük masanın üzerinde duran silahıma kaydığında içimdeki cesareti yok eden bir şey bakışlarımı hızlıca oradan kaçırmama neden oldu. Mustafa'yı öldürmenin vicdan azabıydı silahıma uzanmamı engelleyen şey. Tekrar çadırın girişine baktığımda karaltı büyümüştü.

UMUT |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin