Multimedya: Felix 💙
Kuzenim Min Jung'un geçen gün beğendiği ama pahalılığından dolayı alamadığı güzel,şirin,pudra pembesi kıyafeti alarak sevinç içerisinde evimize doğru ilerlemeye başladım.
Dakikada bir kıyafeti görünce vereceği tepki aklıma geliyor, aptal gülümseyişime engel olamıyordum.
Min Jung sonunda çok istediği öğretmenlik mesleğini eline aldı. Bir kutlama yemeği gibi bir şey yapılacakmış arkadaşları arasında. Bu kıyafeti almayı gerçekten çok istemişti.
Şimdi maaşımı alır almaz ilk iş olarak mağazaya gittim ve onu aldım.
Ahh,çok mutlu olacak.
Kuzenim Min Jung benim Kore'de kalan tek akrabam. Baba tarafından kuzeniz. Babalarımız bir şirketi iki kardeş olarak yönetiyorlardı. Annelerimizi de alıp gittikleri bir iş gezisi dönüşü trafik kazası sebebiyle hayatlarını kaybettiler. Diğer akrabalarımız ise Çin'de yaşıyorlar.
Biz burada kuzenim Min Jung ile beraber kalıyoruz. Ailemizin bize miras bıraktığı evde. Aslında şirket de öyle. Yine bize miras. Ama başına geçebilmek için eğitim almamız gerekiyor.
Min Jung bu işlerle uğraşmak istemedi. Çocukları çok fazla sevdiği için anaokulu öğretmeni olmak istedi. Nihayetinde bu hayalini gerçekleştirdi de.
Bense şirketin başına geçebilmek adına makine mühendisliği okudum. Son senemdeyim ve benim de diplomamı alabilmeme çok az kaldı.
Bu süre zarfında Çin'de kalan akrabalarımızdan hiçbir yardım talebinde bulunmadık ve ben de Min Jung da şirketteki güvendiğimiz, yani babalarımızın güvendiği arkadaşları sayesinde işe girdik.
İnanabiliyor musunuz?
Başına geçeceğimiz ve bize ait olan şirkette çalışan olduk. Ama tabii ki mutluyuz. Asla bu durumdan şikayetçi olmadık.
Şirketimizde çalışan kişiler muhteşem insanlar. Bu şekilde çalışmayı bile çok sevdim. Çalışırken çok keyifli oluyorum. Şirkettekiler de böyle olunca mutlu olmamak mümkün olmuyor.
Sonunda evimiz görüş alanıma girdi. Bahçeli,çok da büyük olmayan güzel bir villaydı. Yanındaki evler de öyle.
Yüzüm gülücükler saçarak elimdeki alışveriş poşetini sallaya sallaya ilerliyordum ki bir anda bir çocuk önüme geçti. Elini havaya kaldırdı ve sanki bir trafik polisiymiş gibi 'dur' işareti yaptı.
"Dur bakalım orada."
O söylemese bile duracaktım zaten. Aksi takdirde yapışırdım. Allah'tan frenlerim sağlam. Tam zamanında durabildim.
"Ne oluyor? Ne istiyorsun? Kimsin sen?"
Seri bir şekilde arka cebinden cüzdanını çıkararak içindeki rozeti bana gösterdi. Daha önce eşine rastlamadığım kalın ama güzel bir sesle,sinir bozucu bir şekilde söze girdi.
"Seoul Emniyet Müdürlüğü'den Komiser Lee Yongbok."
Elimdeki alışveriş poşetini bileğime asarak kollarımı birbirine bağladım. Bıkkınca derin bir nefesi dışıma verip söze girdim.
"Peki Komiser Bey. Benden ne istiyorsunuz?"
Oldukça genç ve açıkçası oldukça yakışıklıydı. Sorumdan sonra alay edercesine sırıttı. Çarpık bir tebessüm edip gözlerini devirdi.
Evet,sinir bozucu. Yine de sakin olmalıyım.
"Senden ne mi istiyorum? Bence bunu gayet iyi biliyorsun. Aslında şaşırdım. Polis olduğumu duyunca kaçarsın ve bana bayağı bir zorluk çıkarırsın diye düşünmüştüm. Çünkü büroda herkes seni fazlaca abartıyor, ne kadar başarılı olduğundan bahsediyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Bırakma // Lee Felix(✓)
FanfictionGözlerindeki yaşlar taze kanlı yüzündeki kana bulanarak kırmızıya büründü ve kanlı bir şekilde yanaklarında yol yapıp aşağı sarktı. "Beni... İyi tanıyamamışsın." dedi. Sonra gözleri, sicim gibi yaşlar boşalan ve büyük ihtimalle kıpkırmızı olan gözl...