Aynı yollardan onlarca kez geçmiştim. Yine düşünüyor ve düşünüyordum. O genci tekrar nasıl bulacağımı bir türlü bilemiyordum. Doğru ya aslında ben onu bulmamıştım. O beni bulmuştu. Fotoğrafa bakıp durmaktan gözlerim yorulmuştu. İnandıramıyordum kendimi. Yalnızca benim gibi parka gezmek için gelmiş, benimle alakası olmayan birisi olduğunu düşünüyordum. Fotoğrafımın ortasına atlayıp birden neden kaybolduğuna, neden beni bu kadar kendine bağladığına anlam veremiyordum. Ama kafamı kurcalayan en büyük şey, henüz emin olmasam bile ön dişinin önde oluşuydu. Sanki tek bir ön diş ile bütün her şey hallolacaktı. Bir kez daha karşıma çıksa anlayacaktım bu genci aylardır hafızamda taşıyıp taşımadığımı.Sabredecektim.
Eve geldiğimde annem benim mutlu döneceğimi umut ediyordu biliyorum. Aslında fazla mutluydum. Sadece ortada kesin bir şeyler olmadığı için kafam karışıktı aslında. Aradığım kişiyi bulma yolunda ilerliyordum. Belki de o değildi fakat umut etmekten ne zarar gelirdi ki? Yorgunluğumu unutarak eve mutlu bir şekilde girdim. Yemek yedikten sonra bir işim kalmadığından ve saat geç olduğundan uyumaya karar verdim.
Ertesi sabah ilk kez erkenden uyandım. Neden bilinmez bir an önce yataktan çıkmak istiyordum. Sanırım âşık olmuş, yeniden doğan insanlar gibi hissediyordum... Eh normaldi tabii. Hayatımda çektiğim en güzel fotoğrafa bakıp günümün daha da aydınlanmasını sağlayarak kahvaltı yapmaya gittim. Bugün hiçbir planım yoktu. O yüzden bugün haftada en az üç kez gittiğim kafeme gitmeye karar verdim. Oraya her seferinde tek başına giden tek kişi bendim. Arkadaşım olmadığından yalnız gidiyordum hep. Aslında fazlasıyla arkadaşım vardı. Ama ben diğer insanlarla fikrimi paylaşma, onlara hayallerimi, isteklerimi, sorunlarımı anlatmanın bana bir katkısı olmayacağını düşündüğüm için yalnız başıma kalmayı seçiyordum hep. Böyle çok rahat yaşadığımı hissediyordum. Zaten ben sürekli yanımda olacak birisini arasaydım benimle olmayı kabul edecek bir sürü arkadaşım vardı bunu biliyordum. O yüzden bu konuda pek bir sorunum yoktu. Kısacası her şey benim seçimimdi.
Kafeye geldiğimde her zamanki gibi dışarıda masalardan birine oturdum. Yine bir türlü inmeyen kabarık saçlarımı düzleştirmeye çalışmış, beceremediğim için topuz yapmayı seçmiştim. Tam kulaklarımın başladığı yerlerden iki tel saç çıkardığımda tamamlanmış hissediyordum. Kulaklıklarım ve gözlüklerimle çok havalı hissediyordum. Bugün hiçbir şey keyfimi kaçıramazdı. Doğru ya artık hiçbir şey kaçırmayacaktı keyfimi zaten. Üzüntülerimi bakarak unutabileceğim harika bir fotoğrafım vardı. Mutluluğum bir yana yine düşünceler içindeydim tabii. Fotoğraftaki çocuk ruhlu gençten başkasını görmek istemiyordum. Garson ne istediğimi sorduğunda kafamı bile kaldırmadan istediğim kahveyi söyledim sadece. Bugün nedeni bilinmez kafe fazla kalabalıktı. Benim karşımda duran sandalye dışında boş hiçbir yer kalmamıştı. Sonra bir genç geldi kafeye. Kimseyi görmek istemediğimden gözlüklerimi çıkarmadım, kafamı kaldırmadım. Oturacak boş bir yer arıyordu. Tam bulamadığı için gidiyordu ki kafenin sahibi durdurdu onu. Beni tanıdığı için genç çocuğun benim karşımda oturmasında bir kusur bulmayacağımı düşünerek oturttu genci karşıma. Zaten kimseyle ilgilenmiyordum bugün. Sorun etmedim o yüzden.
