Sevgili sen; adınla hitap edemeyeceğim çünkü, ne o iki kelimenin ağzımdan çıkmaya mecali var, ne de kalemimin ucundan. Keskin bıçak misali adın, biledin durdun beni. Delik deşik etmek için. Başardın da.
Benim hikayem bundan yıllar öncesinde başladı aslında. Tam hayata başlıyorum dediğim anda vurdu beni sırtımdan. O unutsa ben unutmam. Ben unutsam hayat unutturmaz yaşattığını.
Hiç beklemediğim bir anda gördüm onu. Topluca oturduğumuz arkadaş grubumuzdaki Berat'ın okuldan arkadaşıymış. Geldi masamıza oturdu. Sanki o an durdu zaman. Akmadı sular. Cıvıl cıvıl öten kuşların sesi kesildi sanki birden. Öyle güzeldi ki akan zamanı durdurmaya yetecekti bakışları. Masmavi gözleri vardı, sık kirpiklerin altında. Nizami biçimli kaşları, kusursuzca uzanan küçük ve dik burnu, ve kalemle çizilmiş dudakları... Yetecekti zamanı durdurmaya. Yetti de. İşte o günden sonra başladı hikayemiz.
O günden sonra bir daha görmedim onu. Sadece bildiğim tek şey ismiydi. Meriç... Çekingen yapımdan dolayı kimseye tek bir kelime dahi edemedim. Zamanla unuturum geçer gider dedim. Geçmedi. Bir kaç hafta sonrasında Berat ile tekrar görüşmeye karar verdim. Meriç hakkında konuşmak için. Berat'ı aradım görüşelim diye. Yaklaşık iki saat sonrasında mekandaydı. Tam konuya girecektim ki "Arkadaşım gelecek kanka sıkıntı olur mu?" dedi. "Arkadaşın gelmeden önce seninle konuşmam lazım Berat." dedim. Tam o sırada yanımdaki sandalyenin kıpırtısını duydum. Kafamı çevirdiğim an onu görmemle kıpkırmızı olduğuma yemin bile edebilirim. Berat ile selamlaşıp bana döndü. "Sen o günkü kızlardan biriydin sanırım, kalabalıkta tanışamadık. Ben Meriç." dedi, ve elini uzattı. "Bende Bengü tanıştığımıza memnun oldum Meriç." deyip uzattığı elini sıktım utanarak. Berat bana dönüp "Sen benimle ne konuşacaktın kanka ya çok mu önemli." diye sordu. "Yok daha sonra konuşuruz." dedim kıpkırmızı yanaklarımla. Meriç'e odaklanmıştım. Hareketli ve tehlikeli bir tipe benziyordu. Muhtemelen çoğu kişinin canını yakmıştı. Berat ve Meriç kendi aralarında sohbet ederlerken Meriç bir anda bana dönüp "Seni de tanımak isterim. Biraz kendinden bahseder misin?" dedi. Ne bahsedebilirdim ki? Normal kızlar gibi değildim. Çocukluğum bile çok hareketliydi. Asi, çabuk sinirlenen bir tiptim. Ama karşımdakine de bunları anlatacak değildim tabi. "Ne merak ediyorsan sor ben söyleyeyim, anlatacak pek fazla bir şeyim yok ama olsun." dedim. "Karanlığız sanki biraz yanılmıyorum demi?" dedi. Evet yanılmıyordu. karanlıktım. İçime kapanıktım. "Sanırım doğru tespit." dedim. Berat sıkıntılı bir şekilde iç çekti. "Bengü konuşmam gereken bir şey var Işıl ile ilgili." dedi. Dinliyorum anlamında kafamı eğdim. Berat direkt konuya girdi. "Ben Işıldan çok hoşlanıyorum ama asla ona adım atamıyorum bana yardımcı ol lütfen." dedi yakaran gözleriyle. "Seviyorsan veya hoşlanıyorsan gidip konuşmalısın benim yapabileceğim çok fazla bir şey yok." dedim. Berat gerçekten yardım edebileceğimi sanmıştı ama, Işıl benden de sert ve aksiydi hiç onu çekecek kafam yoktu. Meriç atıldı hemen ortaya. "Kardeşim sen kızla konuşuyor musun?" diye yöneldi Berat'a "Utancımdan sadece bayram ve kandil mesajı atabiliyorum. Durum o kadar vahim kardeşim." diye yanıtladı Berat. Yüzüme bir tebessüm doldu sahiden hoşlanıyordu belliydi. Meriç "Ben bir yolunu bulacağım düşünmeme izin ver." dedi Berat'a. Aradan iki dakika geçmeden "Çıkar telefonunu." dedi. Berat'a. Hiç tereddütsüz çıkarıp verdi Meriç in eline. O sırada telefonuma gelen bildirime bakmak için elime aldım. Meriç Berat'ın telefonundan Işıl'ın ve bizim olduğumuz bir grup kurmuş. "Ben ne alaka ya?" diye sitem ettim. Aslında işime gelmişti. Meriç'le konuşmak için bir fırsattı. "Ses çıkrama anlamasın diye hepimizi ekledim." dedi Meriç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ŞEY SENİNLE GÜZEL
RomanceYazdıklarım ve yazacaklarım benim acılarımdır. Siz okuyanlar ise, benim acılarıma ortak olanlarsınız...