BÖLÜM:4

5 0 0
                                    

O günden sonra Meriç'le aramızda farklı bir bağ oluşmuştu. Daha sık konuşur dertleşir olduk. O benim dert ortağımdı. Dağ gibi duruşunun altında ilgi bekleyen masum küçük bir çocuk vardı. Söz verdim kendime hayat ne şartlar getirirse getirsin, o çocuğun elinden tutacaktım.

Gel zaman git zaman aradan uzun süre geçti. Artık ben de onu kardeşim gibi görüyordum. Hem de en değerlisinden. Zaten hayatım boyunca canımı istese önüne süreceğim iki kız arkadaşım oldu biri Badem diğeri ise Işıl dı. Badem demişken size hiç ondan bahsetmedim. Badem benim her şeyim. Çocukluğum, beraber düşüp beraber kalktığım. Onun bende farklı olduğu kadar ben de onda çok farklıyım biliyorum. Çok küçük yaşta babasını kaybetti. Yanında tek ben vardım. O zor günlerin altından beraber kalktık. Yakın bir zamanda da annesi başka bir adamla evlendi. Psikolojik açıdan pek iyi olduğu söylenemez bu ara. Hayatında beni bile yanında istemediği zamanlar geçiriyor. Anlıyorum ama ne olursa olsun yine de ben onun hep yanındayım. Bu iki değerli insanın yanına Meriç de katılmış bulunuyor. Meriç benim küçük kırgın tosbağım. Her şey güzel olacak sana söz veriyorum.

Bu sabah gün biraz daha farklıydı. Günün ilk ışıkları mutluluk saçıyordu sanki etrafa. Kuşlar sanki daha bir farklı ötüyordu. Ya da ben bu güne anlam yüklüyordum. Bilemiyorum.

Bugün Meriç'in doğum günüydü küçük dert ortağımın. Erkenden kalkıp ona gün içerisinde mutlu olacağı bir sürpriz hazırlamak istiyordum ama ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Fikir edinmek için Berat'ı aramaya karar verdim. Sonuçta uzun süredir arkadaşlardı o bilirdi. Çok geçmeden Berat'ı aradım. "Alo Berat günaydınn."dedim neşe dolu sesle." Günaydın güzel kankam karga bokunu yemeden aradığına göre önemli bir şey olmalı. Değilse uyumaya devam edeceğim." dedi uykulu tınısıyla. " Bugün günlerden ne Berat?" dedim vurgulayarak. "Bunu sormak için aradıysan büyük söverim Bengü." dedi öfkeli sesiyle. Tabi ki bunu sormak için aramamıştım. Bir insan yakın arkadaşının doğum gününü nasıl unutur ya. "Hayır Beratcım bunu sormaya aramadım ama bana bugünün tarihini söyler misin?" dedim. Eminim telefonun diğer ucunda sinir krizleri geçiriyordu. "Temmuz'un 1'i tarihi de öğrendiğine göre kapatabilir miyim? uyuyacağım." dedi sitemkar sesiyle. Daha fazla uzatmayacaktım. Çünkü unuttuğu belliydi. "Bugün Meriç'in doğum günü Berat nasıl unutursun ya." dedim şakayla karışık kızmış sesimle. " Unutmadım biliyorum Bengü ama Meriç doğum günü kutlamaz gün boyu evden çıkmaz." dedi. Ne demek kutlamaz ya o kutlamasın ben kutlarım arkadaşım sonuçta. "O kutlamasın ben kutlarım. Ne yapsam hoşuna gider ki?" dedim. "Bengü bence kutlamaya kalkma kalbini kırar. O hayatına giren ilk özel kadınla ilk kez doğum günü kutlayacağına söz verdi yıllar önce. Kutlamak gibi bir hataya düşüp aranızı bozma." dedi. Ne demek yani daha önce hiç doğum günü kutlamamış mıydı? "Berat, Meriç daha önce hiç doğum günü kutlamadı mı?" dedim buruk sesimle. Üzgünlüğüm sesimden okunur biçimdeydi. "Ailesiyle de dahil hiç kimseyle kutlama yapmadı Bengü sadece hayatına çok özel bir kadın girdiğinde, onunla birlikte kutlayacak tek felsefesi bu." dedi. Üzülmüştüm gerçekten üzülmüştüm. Ne hayaller kurmuştum dert ortağım için. Daha fazla uzatmadan "Tamam Berat teşekkür ederim iyi uykular." diyerek kapattım telefonu. Bari mesaj olarak onu unutmadığımı göstereyim istedim. Ne yazacağımı bilmedim. Biraz düşünmem gerekecekti sanırım. En iyisi içimden ne geliyorsa yazmaktı süslü cümlelere gerek yoktu. Çok geçmeden aldım elime telefonu ve

"Bugün dünyanın en güzel dert ortağının doğum günü. Hoşlanmadığını biliyorum ama gene de seni bu harika günde unuttuğumu sanma diye yazmak istedim. Umarım bana kızmazsın. Tanıdığım en güzel dost benim için yerin çok ayrı bunu bilmeni istiyorum. Hayat bize neler getirir bilmem ama başına ne gelirse gelsin, gönlün her tökezlediğinde yanında olacağımı bilmeni isterim. İyi ki seni tanıdım , İyi ki varsın. Dünyanın en güzel gözlerine ve kokusuna sahip adam doğum günün kutlu olsun seni çok seviyorum."

Seni seviyorum kısmı biraz fazla mı oldu sanki? Neyse ya Meriç yanlış anlamaz. Hem arkadaşlar da birbirlerini sevebilirler. Bekletmeden mesajı gönderdim ve kahvaltı etmek için mutfağa doğru ilerledim. Babam çıkmıştı sanırım. Annem yine o şahane kahvaltısından hazırlayıp, küçük de bir not bırakıp işe gitmişti. İştahla kahvaltımı yaptıktan sonra odama geçip biraz bilgisayarda takıldım. Berat'ın söylediklerimi tüm enerjimi almıştı. Evden çıkasım bile yoktu. Tüm günümü evde geçirecektim anlaşılan. Telefonumun titreşimiyle tüm düşüncelerden ayrılıp, telefonumu elime aldım. "Teşekkür ederim güzelim, sabah sabah beni duygulandırdın. İyi ki varsın." yazan mesaj bir anda tebessüm etmeme sebep oldu. Onu mutlu etmek benim de mutlu olmama sebep oluyordu.

Tüm günü evde geçirdim. Boş boş oturmaktan canım sıkılmıştı. Saatte epeyce ilerlemişti. Uyumayı düşünüyordum. Yatağımın içine girip yastığa başımı koydum. Annemler evde yoktu. Geldiklerinde zile basmamaları için kısa bir mesaj yazdıktan sonra telefonu bıraktım. Tam uyumaya hazırlanıyordum ki, telefonumun çalma sesiyle irkildim. Arayan Meriç'ti . Hiç beklemeden telefonu açıp "Ne oldu iyi misin Meriç?" dedim telaşlı sesimle. "Hayır bir şey olmadı sadece üstüne hırkanı alıp aşağı inmeni istiyorum." dedi. "Saat çok geç oldu annemler evde yok ama birazdan gelirler inemem." dedim. Babam geldiğinde beni evde bulamazsa gebertirdi. "Hemen gelmezler aşağı inmeni istiyorum önemli." dedi. Daha fazla ısrar etmesin izin vermeden telefonu kapatıp bir hırka alıp indim aşağıya. Apartmanın önünde elleri cebinde bana bakıyordu parıldayan gözleriyle. "Gecenin bu vakti geldiğine göre önemli bir şey olmalı." dedim sorgulayıcı gözlerimle bakarak. "Arkada park var biraz oturalım mı? konuşmak istedim seninle." dedi. Gözleri sanki bir başka parlıyordu bugün. Söylediği şeyi onaylarcasına başımı salladım. Parkın tepesinde çimenlik alan vardı. Oraya çıkıp oturduk. Sessizdi gene her zaman ki gibi. Cebinden sigara paketini çıkardı. Bana da bir dal verdikten sonra sigaralarımızı yaktık. Oturuyorduk yan yana. Hiç bir şey sorgulamadım. Konuşmak istediğinde kendiliğinden konuşuyordu zaten. Gökyüzüne bakıyordu. Ben de baktım baktığı yere. Bugün ışıl ışıldı gök. Yıldız doluydu tüm evren. Öyle canlı öyle güzel parlıyordu ki, alamadım gözlerini. Bir süre sonra kafamı çektiğimde Meriç'in bana baktığını fark ettim. Göz göze kalmıştık. "Eee Meriç bey konuşmayacak mısınız?" dedim. "Hayır sadece anın tadını çıkaracağım." dedi. Telefonunu çıkardı cebinden. Şarkı açacaktı sanırım. Az sonra Burcu Güneş'in Biz Aşkı Meleklerden Çaldık şarkısını açtı. Eşlik etmeye başladı. Birden bana dönüp "Bak yıldızlar altında gözlerimin içine, duy rüzgarların bize anlattığı bir şey var." dedi. Şarkıya mı eşlik ediyordu bana mı söylüyordu hiç bir şey anlamadım ama kalp atışlarımın dışarıdan duyulduğuna emindim. Nefes alış verişim bile hızlanmıştı. Resmen panik olmuştum. Farkındaydı heyecanlandığımın. Sigaramı bile içemiyordum. Bir anda kolunu omzuma atıp "Biz de aşkı meleklerden çalıp birbirimize sımsıkı bağlansak mı?" dedi. Duyduğum cümle karşısında ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyordum. Yanlış bir şey söyleyip kalbini kırmak istemediğim için "Ben artık eve gitsem iyi olur." dedim. "Gideceksin evine zaten kaçmana gerek yok." diyerek kendine doğru çekti beni. Güzelliği başımı döndürüyordu. O kadar yakındık ki aramızda sadece bir dudak payı vardı. Artık gerçekten eve gitmem gerekiyordu yoksa ev yerine hastaneye gidecektim. Bir anda uzaklaşıp koşarak eve gittim. Salaktım ben ya gerçekten salaktım. Çocuğu orda öylece bırakıp gittim. Yaklaşık bir ay önce bayılarak baktığım çocuğu orda öylece bırakıp evime geldim. Muhteşem gerçekten. Şimdi ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Tek bildiğim bir şey vardı, şu saatten sonra her şey çok farklı olacaktı.

BENİM HİKAYEM BURADAN SONRA BAŞLAYACAKTI.

HER ŞEY SENİNLE GÜZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin