Hani bazen "bırak takma kafana ,ne önemi var,sanki çok umurumda "gibi şeyler söylersin ama öyle olmaz işte takarsın kafana hem de öyle bir takarsın ki başka hiç bir şey umurumda olmaz.Bir şey yaparsın aklına o gelir.Su içersin ilk yudumda daha suyun yarısı bile yutağından geçmeden takılır aklına.Elini yıkarsın saçma bir şekilde yine gelir aklına.Umursamamak için türlütürlü yollar denersin ama olmaz sen o derdi kafana takmazsan olmaz.Sanki kendi kendine konuşursun kendini deli gibi hissedersin.Ben kendime bir dert arıyorum ben o derdi bulyup kafama takmazsan mutlu olmam,gerçi o derdi bulup kafama taksama da mutlu olmam.BEN NE YAPARSAM YAPAYIM MUTLU OLMAM.
İşte böyle başlıyor herkesin o boktan ve saçma hayatı bir derdi takarsın kafana ve bir bakmışsın birden fazla dert arkanda.Ufak bir çocukken ne kadar güzeldi dimi her şey.Zamanla anlıyorsun büyüdüğünü sen sanıyorsun ki daha ufağım büyümedim ancak hayat sana cazip gelmeyince anlıyorsun büyüdüğünü.Başta kabullenemiyorsun ben büyümdenim hala ufağım diyorsun ve yine çocuk gibi davranmaya başlıyorsun sonra birden dank ediyor kafana ben büyümediysem neden mutlu değilim?Neden elimdeki şeker beni mutlu edemiyor?Neden herkes bana sanki her şeyden acizmişim gibi davranıyor?Neden lan neden anlatsın biri bana bunu neden?
Bak yine kabullenemedin kendini yine bir neden arıyorsun oysaki sen seçmiştin böyle olmasını.Sen istememiş miydin bu hayatı?Sonra başkalarını suçlamaya başlıyorsun.O bana böyle davranmasaydı ben öyle bir karar vermezdim.Her şey onun suçu fakat "O" kim?Ortada o kişi yokken sen başkasını suçluyorsun ama bilmiyorsun o suçladığın kişi sensin bilmiyorsun ki kendi hayatını mahfedip kabullenemediğini herkesin üzerine suç atıp aradan sıyrıldığını.
Sorunda bu zaten sen daha hiçbir şey bilmiyorsun ÇOCUK.Öldüm sanıyorsun o kadar çok şey yaşadım ki ben yarı ölüyüm diyorsun ama herkese inat yaşıyorsun.Ayakta duruyorsun,yılmıyorsun,yıkılmıyorsun,bıkmıyorsun,usanmıyorsun.Öldüm sanıyorsun ama yaşıyorsun ya işte en zoru bu zaten insanlar seni her ne kadar önemsemese de sen yine ayaktasın dimi?Dışarıdan çok mutlu,her istediği olan birisi gibi gözüküyorsun ya içinde öyle değil işte.İnsanlar hep bardağın dolu tarafına bakıp yargılamayı bildikleri için asla boş tarafını yargılamazlar.Dışarıda nasıl davranırsan öylesindir kimse içinde neler yandığını bilmez kimse bilmez,bilemez.Sen yine de umursamazsın hani demiştim ya takmazsın kafana işte bundan sonra takmaya başlarsın.Sonra geceleri uyumamaya başlarsın,duvarlara bakar sadece o derdini düşünürsün.İçinden kendini öldürmek gelir bazen bezen ise saçma bir fikir dersin.Sonra gözünden bir göz yaşı akar,yanaklarından doğru süzülerek boynuna yol alır bazen bazen ise direk damlar yere.İşte o göz yaşı değdiği her yeri yakıp delerek yola almıştı teninde.
Oysaki herkes bir göz yaşı gibiydi,kimi yavaşça canını acıtarak ayrılır senden gittiğini en ufak hücrene kadar hissedersin;bazısı birden düşer yere ruhun bile duymaz zamanla anlarsın gittiğini.
Her istediğinin olmasını istiyorsun dimi? Ancak her istediğin olmuyor işte hiç istemediğin şeyler oluyor.En basitinden mesela bir sınavdan yüksek almak istiyorsun çok çalışıyorsun,çabalıyorsun ama sonuç;kötü yine geçemedin o dersten sen yine kalıyorsun o dersten.Hayatta böyle işte,sen ne istersen tam tersini veriyor ve bunu yaparken de çok zevk alıyor.Sana arkasını dönüp kıçıyla gülüyor hayat ancak sen yine dik durmaya çalışıyorsun,dik duramıyorsun sadece dışarıdan bakınca çok mutluymuşsun yada hiç yıpranmamış gibi görünmeye çalışırsın,yapabildiğin kadar mutlu gözükmeye çalışırsın.
Aslında hiç bir şeyin faydası yok!Sen ne yaparsan yap yıkık,dökük,içi harabe bir evden farkın olmayacak.Sen ne yaparsan yap hep yıkık ve mutsuz olmaya muhtaçsın.Sen YIKIK ve MUTSUZ bir KADINSIN!
Ne demiştik bir önceki sayfada hatırlıyor musun? Sen YIKIK ve MUTSUZ bir KADINSIN! Bu cümleyi aklına kazımış olmalısın yada unutmuş olabilirsin,bir yerde durduk yere aklına gelmiş olabilir ama nerde,ne zaman okuduğunu hatırlamamış da olabilirsin,hiç hatırlamamış da olabilirisin.Bak gördün mü hep ihtimaller ve olasılıklar üzerine cümleler kurdum.Neden mi? Çünkü hiçbir şeyin kesin bir sonucu yok.Beş dakika sonra ne olabileceğini bilemeyiz.Mesela ben bu satırları yazarken her saniye ve her dakika onlarca kişi ölmüş ve hayata yeni masum bebekler merhaba demiş olabilir.Sen bu satırları okurken ölecek olabilirsin yada sen bu satırları okurken ölen binlerce kişi vardır.Hiç böyle düşünmüş müydün?Eğer cevabın hayırsa dediğim gibi bir derdin yada dertlerin vardır ve düşünmeye fırsat bulamamışsındır ve hayat sana acı yüzünü göstermiştir,eğer cevabın evet ise daha çok masum bir çocuk,hayatın akışına kapılmayan birsi olabilirsin yada dertlerini unutmak için başı boş bir şekilde sokakta dolanırken aklına gelmiş saçma salak düşünceler olabilir.Kısacası yine ve yine ihtimaller ve olasılıklar.
Dönüp dolaşacağın yer demlenmiş ÇAY misali dertlerinde olabilir,kendini bakarken kaybettiğin karanlık GÖKYÜZÜDE...
Düşün şimdi.
Bir yolda yürüyorsun,nereye gittiğini bilmiyorsun sadece yürüyorsun.Arada bir etrafına bakıyorsun ancak her yer karanlık hiçbir şey göremiyorsun.Sen yinede yürümeye devam ediyorsun.Bir süre sonra yolun sonunda ufak bir ışık görüyorsun.O ışığa doğru koşuyorsun ama sanki sen koştukça o ışık daha da uzaklaşıyor.Sen yinede koşuyorsun bir koşu bandında koşarmış gibi sanki o ışığa yetişebilecekmiş gibi.Sonra ayağın bir taşa takılıyor ve düşüyorsun,ellerin ve ayaklarında yaralar ve kesikler oluyor sen yinede ayağa kalkıp daha da hırslı bir şekilde o ışığa doğru yürümeye devam ediyorsun.Sonra bir taş daha takılıyor yine düşüyorsun kalkıyorsun koşmaya devam ediyorsun .Ayağına gelen her taşa takılmaya devam ediyorsun ama o ışığa asla ulaşamıyorsun.O ışığa ulaştığında ise ne mi oluyor?Kocaman bir hiç oluyor. Sadece bir HİÇ.
İşte böyle başlıyordu benim hikayem de. Pes etmeyerek her zaman gayret ederek. Canımı yakanlara aldırmayıp devam ederek.
Kitabımın kapağını kapatıp derin bir nefes aldım. Bir kitap daha bitmişti. Başka bir karakterin hikayesi de bu kitapla beraber son bulmuştu. Önümdeki sehpada içmeyi unuttuğum çayıma baktım. Buz gibi olmuştur kesin. Bardağı avuçlarımın arasına aldım, evet gerçektende buz gibiydi. Kitabı bir kenara koyup bardağımla beraber mutfağa doru ile ilerledim.Klasik bir hayatım vardı.Annem,babam,kardeşim ve evdeki çalışanlar her gün tekrar eden klasik bir hayattı benimkisi. Basitti en azından şu anlık...
Mutfak tezgahına bardağımı koyup arka bahçeye açılan kapıdan dışarı çıktım.Taze biçilmiş çimlerin kokusu rüzgarla beraber sallanan ağaç yaprakları,kuş cıvıltıları ve en yakın arkadaşım olan Barlas ile birlikte olmak beni mutlu ediyordu.Annemin bana seslendiğini duyunca kurduğum bu hayallerden kısa sürede uzaklaşmak zorunda kaldı. Bu benim ve Barlas için daha başlamadan biten bahçe turumuzun sonu demekti. Bitkin ve istemsiz adımlarla annemin sesinin geldiği yöne doğru ilerledim. Her zamanki gibi yine çalışma odasında oturmuş şirketin finans dosyalarını inceliyordu,asık bir surat ifadesi ile cevap verdim."Ne oldu anne." Annem istemsiz verdiğim cevaba rağmen güler yüzlü bir şekilde baktı bana. "Sesin çıkmayınca bir şey oldu sandım. Ne yapıyordun?" "Bahçedeydim Ba..." birden durdum anneme Barlas'tan bahsetmek için daha çok erkendi hem belki oda istemezdi bunu en kısa sürede onunla konuşup karar vermem gerekiyordu. Annemin beni cümlemi bitirmem için sabırla beklediğini fark edince ne diyip de aradan sıyrılabilirdim diye düşünmeye başladım. En sonunda doğru cümleyi bulmuştum. "Bahçedeydim anne başım ağrıyordu da biraz hava almak istemiştim." "Ağrı kesici iste Ayşegül ablandan." "Yok anne hap içecek kadar ağrımıyor ihtiyacım olursa içerim saol yinede beni düşündüğün için."....................................................................
İlk bölüm uzun oldu galiba daha da fazla uzatmamak için yarıda kestim umarım beğenirsiniz... 😊