Seni seviyorum nasıl söylenir ki?
Bin dili olsa bile, bir tek seninki önemli...
Bir kadın daha ne kadar güzel sevilebilir ki?
Bir aşk daha ne kadar kusursuz olabilir?Yaren kapıda durup adama bakıyordu sadece, ne denir, ne söylenir ki böyle bir durumda? Bir dakika adam sırılsıklamdı. Aşktan olamazdı her halde, değil mi?
“Üşüteceksin gir içeri,” diyerek saçmalasa da Fırat gülümseyip, içeri girdi.“Cevabını alsam mı?”
Yaren bir şey demeden içeri koştu, adama Berk’in eşofmanını ve bir baş havlusu getirip geldi. “Bu odada değiştirebilirsin üstünü.”Fırat elindekileri alırken kızı kendine çekti, “Cevap Yaren?”
“Bu şekilde sana sarılamam, gir içeri de kurulan. Vereceğim cevap.”Fırat gülerek başını sağa sola salladı ve içeri geçip, denileni yaptı. Bu kadınlardan korkulurdu. Konu aşksa, parmaklarında oynatmak onların işiydi. Ama Fırat bundan ömür boyu rahatsız olmazdı, yeterki onun karısı olsun, yeterki onun sevdası olsun.
Fırat eşofmanları giyip, saçını kurulayarak odadan çıktığında iki çay bardağı, yanlarında da iki çeşit pasta olan tabaklar gördü.
“Yaren?” diye seslendi mutfağa doğru.
“Geliyorum, sen geç.”Tekli koltuklardan birine oturup, sıcak çayı eline aldığında kız içeri girdi. Dilimlenmiş limonları adamın önüne koydu. “Çayına atalım da üşütme.”
“Sinirden üşüteceğim ama, hadi!”Adamın yanındaki tekli koltuğa oturup, çayından bir yudum aldıktan sonra, bakışlarını Fırat’a çevirip, konuştu. “Hımm, evet cevap? Birincisinde pek soru yoktu. Ama ben ikisine de cevap vereceğim. Evlilik teklifini Yaren olarak kabul ediyorum. Ama hayatıma Dicle olarak devam etmek istiyorum.”
Fırat kaşlarını çattı, “Aman burnundan kıl aldırma,” diye homurdandı, sonra kıza döndü, “Ben şimdi doğru mu anladım? Evleniyor muyuz?” Yaren başını aşağı yukarı salladı. “Ee hani sarılma? Hani sarılacaktın?”
Yaren ayağa kalktığı an adam da ayağa kalktı ve birbirlerine sarıldılar. Adam saçlarına onlarca öpücük bırakırken, kız birden ona dirseğini geçirdi.
“Ah! Ne oldu be şimdi?”
“Senin o başkasıyla evleneceğim diyen dilini kesmediğime dua et.”Fırat hayretle kaşlarını kaldırdı, “Pardon ama küçükhanım, benimle evlenmek istemeyen sendin.”
“Bak isteyince böyle ne güzel romantik teklif oluyormuş. Ne biçimdi öbürü öyle. Mecburmuşsun gibi.”
“Mecburum zaten.” Sonra kızı yeniden sardı, “Ben sana mecburum bilemezsin kadın,” diye mırıldandı kulağına.Kız biraz uzaklaşıp, onun gözlerine baktı. “Peki ya Dicle olmasaydım, ne olacaktı?”
Adam ellerinden tutup, ikili koltuğa oturttu onu, kendisi de yanına oturdu. Kızın saçlarını düzelttikten sonra gözlerine baktı. “Ben Dicle’yi ilk doğduğu gün sevdim. Sonra büyüdü, o çocuğu sevdim. Öldü sandım, ölümü bile sevdim. Ölüp, sana geleceğim günü sevdim. Sonra Yaren olarak geldin, yine sevdim. Yaren’i olgunlaşmış yüreğimle, büyük bir aşkla sevdim. Dicle olduğunu öğrendim bir daha sevdim. Ben senin her halini sevdim be kadın. Bir insan daha kaç çeşit sevilir? Bir adam daha bir kadını kaç kere sevebilir? Bir adam daha ne kadar güzel sevebilir?”
Yaren gözündeki yaşı sildi, “Bir kadın bunca sevgiyi hak edecek nasıl bir güzellik yapmış olabilir?”
“Yaşadın. İkimiz için hayatta kalmayı başardın. Buraya döndün. O kabusların seni mahvetmesine izin vermedin. Sen onları yenip, buraya geldin.” Derin bir nefes alıp, bıraktı, “Seni çok seviyorum Yaren.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM DÖKÜLÜYOR SANA - Doğu Serisi II -FİNAL
RomanceYüreğini kapkaranlık sularda bırakan küçük bir çocuk... O karanlık sulara altı yılını gömen bir kız... DİCLE VE FIRAT... Aktıkları yerler apayrı olsa da yolları bir yerde birleşecekti. Onları birleştiren ise yine o karasular olacaktı... Daha on seki...