aşıklar gibi // final

23.5K 1.6K 1.1K
                                    

yemin ederim ki bir anda yazıp atıyorum ve bu ne hiç bilmiyorum.
saçmalığı konusunda sizi uyarıyorum, parmak uçlarıma gelen ne varsa öylece yazdım. yine de siz belki seversiniz, eğer severseniz teşekkür ederim.
iyi okumalar! #oneshot

Ayağımın altındaki tekerlekleri pürüzlü yere sürttüm. Yüzümde yan bir gülüş varken aklımdan geçen kişiyi sadece o bilebilirdi. Birazdan gelecekti. Buna emindim. Eski gar okulunun hemen arkasında kalıyordu ve o, büyük adımlarıyla buraya ulaşacaktı.

Az sonra, ağzımdaki lolipopu devamlı burada unuttuğum poşete attım. Beklemem sona erdiğinde yüzünü görmüş, bana yakışmayan; titrek bir nefes bırakmıştım. Aşıklar gibi işte.

Siyah dalgalı saçları rüzgardan dolayı hafifçe dağılmışken arkadaşlarına gülüyordu ve kabaca konuşurken kalın botlarını yere vuruyordu. Doğrudan onu seyrediyordum. Arkadaşlarıyla vedalaşma zamanı geldiğinde turuncu saçlı olanın ona bakmasını sağladı. Elini yumruk haline getirip ağzına doğru itiyormuş gibi yaparken, diliyle yanağına baskı uyguluyordu. Anında anladığım şey gülmeme sebep oldu. Jeon Jeongguk, dışarıda; başkalarına "ağız işi taklidi" yapacak kadar umursamaz bir serseriyken, bana geldiğinde koca bir bebeğe dönüşüyordu. Hem de gözlerini kırpıştıra kırpıştıra, "Renklerimizi karıştıralım mı?" Diye soracak kadar tatlı bir bebeğe. Hergele.

Yine biliyordum ki, az sonra yanıma ulaştığında onu başından beri izliyor olduğumu anlayacak ve utançtan kızaran yanaklarına inat "Çok hoşlanıyorsun değil mi benden?" Diye soracaktı. Ben de patenlerimin üzerinde ona kayıp kollarım arasına alacaktım onu. "Hayır," diyecektim basit gibi çünkü onu kızdırmak her şeyden çok hoşuma gidiyordu.

Birkaç saniye, bana birkaç ömür gibi gelmesine rağmen sonunda geçtiğinde üzerindeki siyah tişörtü gövdesinden uzaklaştırmaya çalışıp içine baktı. Beni umursamıyor gibi davranmaya bayılıyordu.

"İğrenç," Kafasını sağa sola salladı. "İğrenç terlemişim. Üzgünüm beni bugün de yatağa atamayacaksın." Utanmasına karşın böyle şeyler söylemesi bir gün ölümüm olabilirdi. Ben de onu umursamıyor gibi yaptım.

"Boyaların nerede?" Omuz silkerek çantasını ve beraberinde sırtında sabitlediği kaykayını hareket ettirdi. "Çantamdalar. Burada mı olacağız?" Dudaklarımı bükerken olduğum yerde gidip geliyordum.

"Nasıl istersen." Onu biraz mutlu etmeye karar verdiğimde gözleri parlayarak kafasını salladı, "Güzel!" Daha sonra çantasını önüne çekip kaykayını elime vermiş, ön gözden çıkardığı yeşil gömleği üzerine geçirirken "Şeye gitsek olur mu," Diye sormuştu.

Elimdekini yere bıraktığımda üstüne çıktı ve bir elini elime dolarken biraz bile tereddüt etmedi. Dünyanın en tuhaf insanıydı ve dünyanın en tuhaf insanıyla aramdaki "ilişki" dünyanın en tuhaf ilişkisi olabilirdi. Yine de gülümsedim buna engel olamayarak. Elinin sıcaklığı benim avcuma akarken dudaklarımın iki yana kıvrılmaması imkansızdı zaten. Jeon Jeongguk'tu bu çünkü.

"Geçen gün bana bir daha karşıma çıkma, diye bağırdığın yere." Cümlesine başlamadan önce sırıtarak gözlerini bana kilitlediğinde yine bir yaramazlıklar yapacağını anlamalıydım. Ona bunu gerçekten söylemiştim. Tanrı aşkına, bazenleri beni sıkıntıdan öldürmek istiyor gibi davranmasına rağmen ona karşı hiç olmayacağım kadar sabırlı oluyordum.Diyorum ya, Jeon Jeongguk'tu bu çünkü. Parlak gülümsemeli yüzünü görmek için patenlerimle tüm Kore'yi turlayabilirdim. Yalnız bunu o bilmemeli, aramızda kalsın.

Düşüncelerimden arınıp küçük bir gülümseme ile ona döndüğümde işaret parmağını şişirdiği yanağına vurup birazcık bekledi.

"Ya da," son harfi uzatarak söyledi. "Bana dünyanın en tutkulu öpücüğünü verdiğin yere mi gitsek?"

skittish Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin