Ağustosun en sıcak günlerinden biriydi. Abdullah bey'in köşkü önünde beyaz mersedes durdu. Mersedesten iri yarı postacï kılığında bir adam indi. İri ellerini demir parmaklıkların arasından sokup bahçe kapısını açarken sağa sola ürkek ürkek bakındı. Sağlı sollu gül ağaçlarının arasından özenle döşenmiş parke yolu hızlı adımlarla geçti. Mermer basamakları çıktı. Köşk kapısına gelmişti. Kısa aralıklarla 3 kez zile bastı. Fatma hanım ev işlerini henüz bitirmişti. Biraz dinlenmek dinlenirken de bir şeyler okumak istemişti. Kitaplığın yanına giderken öğle uykusuna yatırdığı osman'a gözü ilişti. Yavrucak tatlı tatlı uyuyordu. Pervaneli küçük uçağını tutan mini mini parmaklar gevşemiş fakat oyuncağı onu terk etmemişti. Güzel bir rüya görüyor olmalıydı. Zaman zaman küçük pembe dudaklarını tatlı bir gülümseme kaplıyordu. Fatma hanım'ın annelik duyguları bu gülümsemelerle coşmuş onu öpmek için üzerine eğilmişti. Tam bu sırada kapıya bir ziyaretçinin geldiğini haber veren zil sesi duyulmuştu fatma hanım her zaman olduğu gibi kapıyı açmadan önce pencereden baktı. Postacıyı görünce endişesiz bir merakla kapıyı açtı.
Sonra görüşürüz😘😘