19

2.3K 97 62
                                    

Evleri asla umduğum gibi değildi. Gerçi tam olarak ne umduğumu bile bilmiyordum fakat kesinlikle görmeyi beklediğim şey bu değildi. Calum'ın genel olarak takındığı tavır yüzünden midir bilinmez, asla bu evden çıkması beklenen insan profili çizmiyordu.

Ev, şehrin genelinden ziyade hiç de orta hâlli bir ailenin sahip olabileceği evlere benzemiyordu. Fazlasıyla büyüktü ve geniş bahçesindeki bitkilerin görünümüne bakacak olursak bir bahçıvana bile sahip olabilirlerdi.

Calum'ın savurgan ruhunun aksine, eve dair her şey fazlasıyla düzgündü. Hatta mükemmel kelimesini bile kullanabilirdim. Tıpkı düzen hastası bir insanın sahip olabileceği kadar düzenli ve temizdi.

Birkaç katlı gibi görünen banliyö ev, duvarlarında bir tane bile çatlak olmaksızın, oldukça güzel görünen koyu bir mavi rengine boyanmış, gökyüzünü bile kıskandıracak kadar gece gibi duruyordu.

Kesinlikle, Calum'ı dışarıdan gören bir insan onun bu eve ait olduğuna inanmazdı. O uçarıydı, fazlasıyla düzensiz ve savruktu. Sanki bu evde o değil de, sürekli takımla dolaşan, ailesinin gözdesi, hatta çevresindeki insanlara dudak ısırtacak kadar tertipli bir insan profili yaşayabilir gibiydi.

"Bakıyorum da ev seni büyüledi." Bakakaldığım mükemmel evden gözlerimi ayırıp yanımda duran Calum'a çevirdim. Gergin görüntüsü tüm bedeninde haykırıyordu. Neden gerildiğini anlamamıştım. Belki ailesinin beni nasıl karşılayacağını kestiremiyordu. Belki de, benim ailesini nasıl karşılayacağımı bilemiyordu.

Gözlerimi yeniden eve çevirdikten hemen sonra zorla yutkunup, muhtemelen bir yerlere kaçmış olan sesimi bulmaya çabalayarak konuştum.

"Böyle bir evin olduğunu düşünmemiştim." Calum da benim gibi eve bakmaya başladığında, düşünceli bir ifadeye bürünmüştü. Kendi kendine mırıldandığında onu zar zor duyabilmiştim.

"Bununla ön planda olmak istemiyorum." Haklıydı. Zaten çevresinde yeterince akbaba var gibi duruyordu. Eğer özünde böyle bir hayatı olduğu öğrenilirse çevresinde asla gerçek insan bulamazdı. Şimdilik grubu ona yetiyordu.

Ona başımı salladıktan hemen sonrasında uzanıp tek kolunu omzuma doladı ve eve doğru adımlamamı sağladı. Eve doğru ilerledikçe, imkânı varmış gibi zaten gergin olan bedenim daha da geriliyordu. Ailesiyle tanışacak olmam, zaten imkânsız gibi görünen bir durumken, bunun birkaç dakika sonra olacak olması dehşet vericiydi. Ve bu durumum tabii ki Calum'ın dikkatini çekti. Evin kapısına geldiğimiz zaman durdu ve tamamen bana dönüp buz tutmuş yüzümü sıcacık elleriyle kavradı.

"Gerilmene gerek yok. Seni seveceklerdir." Derin bir nefes alıp gittikçe ağırlaşan gözlerimi ona kaldırdım.

"Bana bunu söylüyorsun fakat sen de en az benim kadar gerginsin." Calum yarım yamalak bir gülümsemeyle bana baktı. Çok iyi bir oyuncuydu.

"Çünkü sana benimle alakalı yüklenecekler. Daha doğrusu, benimle alakalı şikayetlerini sunabilecekleri yegâne insan sensin. Bu durumun seni korkutmasından endişeleniyorum." Kaşlarım istemsizce havaya kalktı. Bu durum beni şaşırtmıştı.

"Gerçekten gerildiğin konu bu mu?" Calum nefesini verip başını sallayarak beni onaylayınca elimde olmadan gülümsedim. Bu gerginliği gereksizdi

"3 senedir yanından ayrılmadığın insan benim. Seni yeterince tanıdığımı düşünüyorum. Birkaç şikayeti kaldırabilirim sanırım." Calum bana bakarken gözlerindeki bakışlar bir anda yumuşadı ve omuzları düştü.

Ne düşündüğünü anlamadan onu izliyorken, uzandı ve dudaklarını benimkilere yaklaştırdı. Ve beni öpmeden önce dudaklarıma doğru fısıldadı.

THORN / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin