1.Bölüm

1K 40 3
                                    

Büyük odamın İstanbul'un çetrefilli caddelerini gören uzun ve geniş canımdan bakarken 'acaba' dedim... Acaba böyle olmasaydı hayatım, sakin  bir kasabada yaşayan bir kadın olsaydım yine böyle olur muydum?
Böyle eksik, böyle kalabalıklar içerisinde yapayalnız olur muydum?
Mesela Muğla'nın sıradan bir ilçesinde esnaflık yaparak hayatımı sürdürseydim, Giray Mimarlık'ın saçma tehditleri hâlâ bu kadar canımı sıkıyor olur muydu ?!
Düşüncelerime ara veren kapımın tıklatılma sesiydi.
"Gel."
Sekreterim Gaye, her zaman saat 16.00 ' da içtiğim kahvemi getirmişti.
"Teşekkürler Gaye."
"Rica ederim efendim. Melisa Hanım aradı ama siz kimseyi bağlama deyince meşgul olduğunuzu söyledim. Bir de Yavuz Bey geldi, Texo' dan, size bu çiçekleri getirmiş ama meşgul deyince bana bıraktı."
O sırada Gaye'nin elinde olan koca bir buket çiçeği gördüm.
"Tamam Gaye, çıkabilirsin."
Çiçeği elime aldım, bir adet not vardı üzerinde.
"Dünya üzerindeki en güzel kadın bence benimle bir akşam yemeği yemeli..."
Ah ne sıradan! Anlamıyorum şu erkekleri, çalışıyoruz, iş yapıyoruz burda değil mi ?! Bu tarz gereksiz samimiyetler, iltifatlar, yürümeler insanı soğutmaktan başka bir işe yaramıyor. Hoş zaten hiç ısınmamıştım ama!
Masamın arkasındaki ofis sandalyesine oturdum. Ne emek vermiştim burada oturabilmek için...
Kahvemi içip yeni bir site çizimini yaparken saate bakma gafletinde bulundum.
20:45!
Benim için elbette problem değildi ama Gaye evine gitmeliydi. Mesaisi 17:30 itibariyle bitse bile acil bir durum olmadıkça bana sormaz benim ona git dememi beklerdi. Odamın kapısına yürüyüp Gaye'nin masasına yaklaştığımda konsantre bir şekilde haftalık programımı ayarladığınu gördüm.
" Gaye, çıkabilirsin sen. Keşke gelseydin yanıma ben saatin kaç olduğunu fark etmemişim."
"Yağmur Hanım önemli değil ben de haftalık program hazırlıyordum zaten. Efendim kusura bakmayın söylemeyi unuttum, Arslanoğlu Mimarlık'tan aradılar. Teklifimizi olumlu değerlendiriyorlarmış fakat bir toplantıda tüm detayları konuşmak isterlermiş. Size uygun bir tarih ve saat istediler. Ben baktım yarın 14.00 civarı müsait gözüküyorsunuz. İsterseniz hemen ayarlayayım."
"Tamam Gaye. Toplantı orada olsun şirketi görmek istiyorum."
"Tabi efendim."
"Toplantıyı ayarladıktan sonra çık, ben de çıkacağım şimdi. Servet Beye söyle seni bıraksın."
"Efendim olur mu öyle şey ben giderim."
"Gaye bir lafı iki kere tekrarlamayı sevmiyorum, iyi akşamlar."
"Peki efendim, iyi akşamlar."

Odama girdiğimde yarınki toplantıyı düşünüyordum. Şirketteki tüm yöneticilerin aksine benim Arslanoğlu' ndan bir ümidim hala vardı. Zamanında iyi işler yapan bir firmaydı sonuçta. Aynı zamanda bir vefa borcumuz da vardı. Hem staj yaptığım bir şirketti hem de babamın kadim dostu olan Veli Bey'in şirketiydi. Son 2 aydır önlenemez bir düşüşü vardı yalnızca o kadar, sebebiyse çalınan bir projeydi ve o projeye çok ciddi paralar yatırılmıştı tabi. Bir anda elden giden ciddi paralar zaten pamuk ipliğine bağlı olan şirket ekonomisini çöküşe geçirdiğinde çok şaşırmak gereksizdi. Bu yüzden hep emin adımlar atardım, riske girersem sonucunun bana derin zararlar veremeyeceği büyüklükteki risklere girerdim. Ve bu öngörüm sayesinde şirketi 4 yılda büyük ivmeyle yukarı taşımıştım.

Bunları düşünürken çoktan şirket otoparkına gelmiş ve genelde şirkette bıraktığım arabama yerleşmek üzereydim. Kontağı çevirip yola odaklandığımda aklımda sadece üç hafta sonraki ihale vardı.

20 dakikalık araba yolculuğundan sonra eve gelmiş bahçedeki yoldan ilerleyip evime girebilmiştim. Hemen yatak odama ilerleyip üzerimdekileri çıkartıp evde giydiğim sıradan bir şort ve tişört kombininden sonra sonunda mutfağa ulaşmış ve dünden kalan yemekleri ısıtmıştım. Yemeğimi yediğim sırada telefonum geldi aklıma. Normalde susmayan telefonun bugün hiç sesi çıkmamıştı hayret!
Yemeğim bittikten sonra mutfağı toparlamış ve telefonumu elime almıştım. Sabahki toplantı sırasında sessiz moduna almıştım ve tesadüfe bakın sesini açmayı unutmuştum. Aramalarda annemi gördüğümde düşünmeden geri aradım. Uzunca bir konuşmadan sonra Melisa' yı aramış ve " Bin kere arıyorum seni niye açmıyorsun!?!?!?!" temalı azarı yemiştim.

Sıradan bir gündü işte, bir sürü toplantı yapmış, bir sürü tehdit almış ve biraz da çizim yapmıştım. Hayatımın klasik günlerinden biriydi. Biraz atraksiyon istiyor muydum hayatımda, kesinlikle! Zamanım var mıydı, asla!

Merhabalar. Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Tanıtımda bahsettiğim gibi bu hikayede güçlü bir kadın göreceksiniz. Bu bölümde ne kadar tanıyabildiniz Yağmur'u bilmiyorum ama bence onu çok seveceksiniz. Esas oğlan henüz sahnede değil. Yakında çıkar karşımıza :) Ayrıca Yağmur'un istediği atraksiyonu ona hep birlikte yaşatalım istiyorum.Umarım bu hikayeyi hep birlikte kurgular ve geliştiririz. Sevgiler :)

ZOR KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin