Bolca yorum yaparsanız çok mutlu olurum. İyi okumalar❤️
"Bana bir şey olursa diye korktum
Seni birkaç saniye düşünürsem;
Düşünürken üşürsem diye korktum.
Oturup siyah portakallar yedim
Oturup korkunç kitaplar okudum.
İçimde bir sıkıntı gibi cinayet
İçimde bir sığıntı gibi telaş
İçimde felaket gibi bir merak
Hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm."Küçük İskender
*
"Uyan, güzel kızım." Yumuşacık, iri bir elin saçlarımı okşamasıyla gözlerimi araladım. Kahya başımdaydı. Yaşlı, muzip gülümsemesiyle bana bakıyordu. Balkondan yatağıma esen ılık rüzgar tenimi huylandırıyordu. Tam biraz daha öylece kalmak için itiraz etmeye hazırlanırken "Bugün Kanaeki kralı Kim Kora gelecek, oğullarıyla birlikte." dedi. Tüm itirazlarım buhar olup uçarken heyecanla kalktım yatağımdan. O da bunu bekliyormuş gibi muzipçe güldü. Üzerimdeki uzun beyaz geceliği değiştirmeden öylece üstüme bir hırka alıp mutfağa koşturdum. Kahya arkamdan gelirken üzerime düzgün bir kıyafet giymem için tatlı tatlı yalvarıyordu. Ona bir öpücük atıp koşturmaya devam ettim.Mutfağa girmemle yayılan nefis yemek kokuları iştahımı açmıştı. Elime bir ekmek alıp çalışanların kullandığı masaya oturduğumda Kahya hala bir prensese yakışır şekilde giyinip bir prensese yakışır şekilde üst kattaki büyük, gösterişli masada yemek yemem için ısrar ediyordu. Şirin olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle ona bakıp ağzıma attığım lokmayı çiğnerken her sabah aynı görüntüyü görmeye alışkın olan diğerleri gülerek işlerini yapıyorlardı. Beni kırmaya bir kez olsun dayanamayan dadım bir yandan hayıflanırken diğer yandan da masaya kahvaltılıkları taşıyordu. Masayı donattığında arkama geçip dağınık kızıl saçlarımı arkamda topladı ve örmeye başladı. İçimde çocuksu bir heyecan saklıydı.
Gözlerim hangisinden başlamak istediğimi sorgularcasına masada dolanırken karşımdaki kapının pervazına yaslanmış iri beden girdi görüş alanıma. Daha da keyiflendim. "Günaydın, Chanyeol." dedim kızarmış ekmeği gözüme kestirmişken. Her zamanki asker edasıyla üniformasını giymiş, dimdik duruyordu karşımda. Bana gülümsedi, gamzeleri çukurlar açtı yanaklarında. Ne kadar ifadesi sert ve bileği kuvvetli olsa da dağınık saçları, kepçe kulakları ve sevimli gamzeleriyle üç yaşındaki çocuktan farksızdı.
O an içimi kaplayan tarifsiz ve sonsuz huzur o kadar güzeldi ki... Hapsolmak istedim zamanın içine. Bu beş dakikalık anı başa sarıp tekrar tekrar yaşamak, sevdiklerimin yüzüne daha çok bakmak, hissettiğim mutluluğu ölene dek saklamak istedim. Ancak böyle olmayacağını da biliyordum. Hiçbir zaman böyle olmazdı zaten benim hikayem.
Ekmeğime sürmek için reçele uzandığım sırada koluma değen cam kadeh devrilip yere düştüğünde de şaşırmadım bu yüzden. Ancak korkmuştum. Gözlerimi ürkekçe yere çevirdim. İçinde su olduğundan emin olduğum kadehin parçalarının, koyu kırmızı bir sıvının içinde yüzdüğünü gördüm önce. Bu kandı. Bir yılan misali kıvrılarak zemini sarıyor ve çıplak ayaklarıma doğru sürünüyordu. Kendimi panikle sandalyeye çekip etrafa baktım. Ne Chanyeol'ün yüzündeki tebessüm solmuş, ne çalışanlar işlerinden başını kaldırmış, ne de Kahya saçımdaki ellerini çekmişti. Zaman durmuştu. Ve akıp giden yalnızca zemindeki kan ve dizlerini karnına çekmiş bendim.
Korkuyla debelenmeye başladım olduğum yerde. Etrafımdaki insanların yüzü yavaş yavaş yok oluyor, yerini zifiri karanlığa bırakıyordu. Her şey sahteydi. Ben ve kan dışında.
Titreyen bedenimi sandalye üstünde tutmaya çalışarak görüş alanımın siyaha çekilişini seyrettim. Hareket edemiyordum artık. Sandalyemin etrafını saran kan şimdi yukarı tırmanmaya başlamıştı. Ayaklarımı sardı önce. Etraf biraz karardı. Bacaklarıma çıktı sonra. Ve biraz daha karanlık. Parmaklarımı, ellerimi, karnımı ve göğüslerimi sardı. Ne bedenimdeki sarsılmayı durdurabiliyor, ne de kıpırdayabiliyordum. Nefes almak bıçak üstünde yürümek kadar zor bir eylem olmaya başlamıştı benim için. Gözlerimi kapattım. Boğazımı saran kandan yılanların varlığını hissettiğim an ise, karanlık beni tamamen içine hapsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a n é m o n e
FanfictionÜlkesini canı pahasına korumaya and içmiş Kanaeki kralı, Kim Jongin. Acımasız, güç düşkünü ve bir o kadar da kudretli Kayra kralının biricik prensesi, Choi Aera. Taht savaşları arasına sıkışıp kalmış çocukluk aşkları, kanlı oyunlar, gizli arzular...