fütüristik çığlıklar.

71 5 10
                                    

Dinlediği müziğin metalik tadını alırken yamulan klavyesinin arasından çıkan harabenin görüntüsünü izlerken yatağında oturuyordu herif. Yatağı hep bir tapınak gibi gelirdi ona. Gülerek uyandığı kabuslarının zırhlı serbest bölgesi, savaşın ortasında kalmış dumansız hava sahası gibi gelirdi ona yatağı. Battaniyesini kafasına kadar çekmesine rağmen en rahat nefes aldığı yerdi orası. Nefes alışının sesleri, kelebeğin kanatlarını çırpışı kadar sessizdi. Karşısındaki aynada yüz hatlarını kalın mercekli camından incelemeye çalışırken bir yandan battaniyesinin üstündeki desenleri elleriyle yokluyordu. Yatağı bundan rahatsız olurcasına onu itti aniden.

Yere düştü.

Ellerine yapışmış, dökülmüş saçlarını ellerinden yere doğru atarken yatağının kendisini nasıl ittiğine bir türlü anlam vermemişti. Nasıl olur da bir yatak kendisini itebilirdi ki? Etrafına bakındı. Odası soğuktu. Soğuk odasının köşeli duvarlarına yasladı yavaşça kendisini. Duvarın pürüzlü detayları sırtına teker teker batar gibi olmuştu, bundan hoşlanmıştı doğrusu. Bu sırada yatağa baktı. Yatağı hareketsizdi, sanki kendisini iten o değilmiş gibi numara yaparcasına bir de inatla üstündeki battaniyeyi kapatır olmuştu.

Aman yarabbi, bir yatak nasıl olur da kendi battaniyesini kapatabilir? O sadece bir yatak, ve yataklar cansızlardır. Duvara daha çok yasladı kendisini. Korkusu yataktı, yatağın içinden birisi çıkacak diye korkuyordu. Acaba battaniye kaygan olduğu için fark etmeden mi yere düşmüştü? Yine mi dikkat etmemişti yoksa? Ama neden kendisini birden itsin ki? Peki ya kendisini bu şey itebiliyorsa, içinde ne var?

Derin bir nefes aldı ve elleriyle ceketine sarıldı. Kahve fincanı yatağının yanındaki masanın üzerinde kalmıştı ve onu almak istiyordu, ama yatak ona saldıracak diye endişeleniyordu. Ancak kahvesini içmek zorundaydı çünkü sigara ve alkolü yeni bırakmıştı, günler günleri kovalıyordu ve henüz yapması gereken işlerin haddi hesabı yoktu. Projelerin mürekkeplerini tazelemek, kağıtları yalamak ve beynini ayakta tutmak zaten başlı başına bir belaydı, bir de kafasını dolduran gürültüler ve patırtılar sayın beyni o kadar rahatsız ediyordu ki yabancılık sendromuna girip ağrılar içerisinde kıvranırdı. En son gece ne zaman huzurlu bir şekilde uyuduğunu hatırlamıyordu, örttüğü aynaların kendisine söylediği kadarıyla birkaç gündür agresifti de. Ah bir de sevgilisine söz vermişti. Ne sigara, ne alkol. Uyuşturucudan bahsetmiyordu bile.

"Oh Tanrım... sadece bir yatak."

Dağınık saçlarını geriye doğru attı ve sigara dumanı gibi yapıştığı duvardan kendisini ayırdı yavaşça.

Birden, yatak aniden kusuverdi.

Çığlık attı korkuyla. Aman Allah'ım, ne idi bu şimdi? Kusan bir yatak?? Yok daha neler, rüyada yaşıyor olmalıydı. Gözlerini kapatmıştı korkudan, açmamış bir şekilde neler döndüğünü tahmin etmeye çalışıyordu. Yatak homurtulu sesler çıkartarak memnuniyetsizliğini belli etmeye  çalışır gibiydi. Çünkü gerçekten yaptığı şeyden hiç hoşlanmıştı. Birisi varken, özellikle bu birisi yakından tanıdığı birisiyken işlerin daha karmaşık hale geleceğini bilerek çıkardı bu homurtularını. O ise yavaşca gözlerini açtı odaya doğru. Keşke açmasaydı, bunun için şuan kör olmayı bile dileyebilirdi. Dehşet içinde yatağın kustuğu insanlara baktı. Her biri bambaşka, kimi kız kimi erkek...

Bu kişiler de kimdi? Kimdi bu insanlar, kızlı erkekli? Seslerini duyan yok muydu hiç? Kurtarılmayı mı beklemişlerdi? Yoksa kendi istekleriyle mi girmişlerdi bu yatağın ağzının içine, midesine?  Yolculuğa mı çıkmışlardı hepsi dünyanın merkezine doğru? Bu yatak, bu kadar kişiyi mi yemişti şimdi bu yatak?! Neden peki ey yatak?!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 03, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

saudade ⊙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin