sekiz | bilgi simsarı.7 şubat perşembe.
peter gözlerini açtı.
bir yatakta yatıyordu. krem rengi çarşaflar geriye doğru katlanmıştı. kafasının altına ince, pamuklu bir havlu serilmişti. kollarından biri yukarı doğru kaldırılmış, yatağın demir başlığına kelepçelenmişti. oda zengin görünüyordu: parke yerler, duvarlarda çiftlik tarzı ama pahalı duran bir boya, taş bir şöminenin üzerine özenle asılmış soyut bir resim. ipek perdelerin arasından gümüşi bir güneş ışığı giriyordu içeri. kapı kapalıydı.
arabayı çarpmasına birkaç saniye kalmıştı ki, tony onu yakalayıp kafasına vurmuştu. dilini ağzının içinde gezdirdi. çenesine ve boynuna doğru şiddetli bir ağrı saplandı ve gidecek gibi de görünmüyordu. kendi terinin ekşi kokusunu duyuyordu.
anne, seni hayal kırıklığına uğrattım. çok üzgünüm. yaşadığı paniği ve acıyı bastırmak için güçlüyle yutkundu. çünkü bunun ona bir faydası olmayacaktı.
sakin olmak zorundaydı. düşünmek zorundaydı. çünkü her şey değişmişti.
tony ona ne demişti? hayatındaki hiçbir şey göründüğü gibi değil.
evet, en azından tek bir şey tıpkı göründüğü gibiydi. tamamen boku yemiş durumdaydı.
peter kelepçeyi kontrol etti. kilitliydi. ayaklarıyla kendini yukarı iterek, sırtını yatağın başlığına yaslayıp oturdu. başucundaki sehpanın üzerinde bir kitap duruyordu. beysbol tarihiyle ilgili, son zamanlarda en iyi satanlar arasında yer almış yeni, kalın bir kitap. bir de diz üstü bilgisayar vardı; telefon yoktu. ilerdeki masanın üzerinde bir bebek telsizi duruyordu.
telsizin üzerindeki monitöre gözlerini dikti. tony'ye zayıf gözükmemesi gerekiyordu. gücünü ona göstermeliydi. aksiyon kahramanları gibi davranmalıydı, öyle olmadığı hâlde. aksiyon filmleri hiçbir zaman çekmek istediği türden filmler olmamıştı. çektiği sahnelerin anlamlı konuşmalar ve zekice görüntülerle dolu olmasını tercih ediyordu.
fakat şu anda konuşacak kimsesi yoktu ve zekâ da tony'nin kafasına indirmeden önce kullanabileceği bir dikkat dağıtma yöntemi olabilirdi ancak. o yüzden aksiyon kahramanı olacaktı, yalnızca bir süre için.
bunu annesi için yapacaktı çünkü tony annesinin neden öldüğüne dair hikâyenin püf noktasını biliyordu. ve babası için yapacaktı, şimdi her neredeyse. ve wade için yapacaktı ancak wade bir şekilde bu kâbusun içine karışmıştı. peter'ın tehlikede olduğunu biliyordu –peki, nasıl? hiçbir fikri yoktu.
pekâlâ, aksiyon kahramanı, şimdi ne yapacaksın?
bir silaha ihtiyacı vardı. anneni öldüren adamın burada olduğunu düşün. ona neyle zarar verirsin? etrafındaki her şeye yepyeni gözlerle yap. yepyeni gözler. bu, sahne çekmek için hazırlık yaptığı zamanlarda, kendi kendine verdiği bir tavsiyeydi. başucundaki sehpaya neredeyse uzanamıyordu bile. parmak ucuyla çekmecenin tokmağını tutup açmayı başardı.
elini olabildiğince içeri sokarak çekmecenin içini aradı. boştu. sehpadaki kitap yeterince ağır sayılmazdı. lamba. lambaya uzanamıyordu ama yatağın arkasındaki prize doğru giden kablosuna yetişebiliyordu. gözünü bebek monitöründen ayırmadan, bileğindeki kelepçenin demir yatak başına çarpıp şangırdamasına engel olmaya çalışarak, mümkün olduğunca sessiz bir şekilde lambayı kendine doğru çekti. lambanın altı ağırdı; üzerinde işlemeler olan bir demirden yapılmıştı. fakat peter'ın bileği bağlıydı, ciddi bir hasara yol açacak kadar kuvvetli bir şekilde fırlatamayacaktı onu. kabloyu prizden çekti ve bir yere takılıp engel olmasın diye dikkatlice sehpanın altına doğru sarkıttı, her ihtimale karşı, belki eline bir fırsat geçerdi. lambayı fırlatabilirdi, evet. yatağın arkasından aşağı doğru baktı. ufak tefek toz parçacıklarından başka hiçbir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
паника - spideypool
Fanfictionannesinin vahşice öldürüldüğü güne değin hayatı renksiz mabedlerin içinde geçen peter için işler gayet güzeldi. bir anda etrafı acımasız katillerle sarılan peter, o güne dek hayatında bildiği her şeyin aslında özenle inşa edilmiş bir yalanlar ağı ol...