Biz geldik! Size baştan sona Defne ve Sarp'lı bir bölüm getirdim. Işıl da olabilir bilemiyorum. Bir de bir ship ismi bulalım biz bunlara, ne önerirsiniz? *_*Yeni bölüme kadar hedefimiz 135 yıldız olsun mu? Bol bol da yorum.
Keyifli okumalar diyor, sevdiklerinizle birlikte hayırlı Ramazanlar diliyorum <3
*
Şirketteki ikinci haftam başlarken daha rahattım. Burada olmaktan memnun olduğumu hâlâ söyleyemezdim, ki ne kadar alışırsam alışayım, muhtemelen bu şirketteki görevim hiçbir zaman favorilerim arasına giremeyecekti. Yine de geçen haftayla kıyaslayınca bugün daha bir enerjik girmiştim şirkete. Artık burayla alakalı bilmem gereken çoğu şeyi biliyor, insanları az çok tanıyordum.
Bu pazartesi yapmış olduğum ilk şey Sarp'ın kahvesini hazır etmek ve asansörden iniş saniyesiyle mutfaktan çıkış anımı tutturmaktı.
Başarmıştım.
''Günaydın, Sarp Bey,'' dedim asansörden dışarı adım atan Sarp'ı görmemle.
Dudaklarımda zafer kazanmış bir gülümseme belirirken, Sarp'ın da gözleri beni buldu. Koyu gözlerinde bir an için şaşkınlığın ağır bastığı bir karmaşa yer edindi. ''Hoş geldiniz,'' diye ekledim.
Birkaç saniye daha öylece yüzüme baktı. Araya giren hafta sonu boyunca beni görmeyince benimle geçirdiği dehşet haftanın bir kabus olduğuna inanmış, şimdi de beni görünce inanamaz hale mi gelmişti?
Neyse ki karşımdaki adamın tuhaf tavrı fazla sürmedi. Saniyeler sonra başını hafifçe salladı ve, ''Hoş buldum,'' dedi. Odasına doğru adımlamaya başlarken parmağıyla tepsideki kahveyi işaret ederek, ''Benim mi?'' diye sordu.
Göz devirmemek için direndim. Öyle şikayetçiydim ki erkenden uyanmak zorunda olmaya, kahveyi kendime yapsam fincana boşaltma gereği duymadan direkt cezveden mideme indirirdim. Bir de tepsiye yerleştirip kendi kendime servis mi edecektim?
Bu düşüncelere rağmen gülümsememin solmasına izin vermedim. Sabretme oyunuma kaldığım yerden devam edecektim. Zira geçen akşam küçükte olsa bir göreve çıkmak beni mutlu etmişti. Biliyordum ki, sorun çıkarmadığım müddetçe dayım yüzümü güldürmeye devam edecekti.
Sen uzun süre tutamazsın çeneni. Hadi hayırlısı.
Desteğini hep karşı tribünlere sunan iç sesime hakaretlerimi sunarak dikkatimi tekrar benden bir yanıt bekleyen Sarp'a verdim. ''Evet, sizin. Bu kez soğuk değil.''
Sarp bir kez daha baş salladı. Odasının kapısını açtığında ilk kez bir nezaket örneği göstererek beni eliyle önden buyur etti. Şaşırsam da bu davete icabet etmem uzun sürmedi. Büyük adımlarla odaya girdim ve Sarp da ardımdan odasına girerken kahvesini masasına bıraktım. Çalışma masasının karşısında bekleyerek yerine yerleşmesini izledim. Önce ceketini çıkartıp koltuğunun ardına astı. Sonra kendini koltuğuna bırakarak ellerini saçlarının arasıdan geçirdi. Parmakları bu kez gömleğinin kollarına kaydığında dikkatlice onu izlemeye devam ediyordum. Gömleğinin kollarını dirseklerine doğru kıvırmaya başladığında beynimin içerisinde kırmızı sirenler yanmaya başladı. Sarp'ı gereğinden dikkatli izlediğimi tam olarak idrak ettiğimde bakışlarımı kaçırdım ve elimdeki tepsiyi kafama geçirmek istedim. Ne yapıyordum ben?
Suç senin değil. Oldukça dikkat çekici bir hareket.
Dişlerimi birbirine bastırarak yutkundum. Çatılan kaşlarımsa tamamen kendimeydi. Dikkat çekici veya değil, odaklanmam gereken tek şey Sarp'ın güvenliği ve zoraki bir şekilde işleriydi.