Eve gelmiştim. Hayatın gerçeklerinin yeni yeni farkına varıyordum. Ve kapitalist düzene uymak istemiyordum. Okul beynimi köreltiyordu. Okulda verdikleri tek eğitim nasıl sistemin kölesi olunurdu.
Önceden bunların farkında değildim. O yüzden ailemin söylediği pembe yalanlarla okula giderdim. Şimdi ise pembe yalanlar yerine, gri gerçeklerle okula gidiyorum.
Evde tekim çünkü annem, babamın yanında, babama yardım ediyor. Babam sanayide çalışıyor. Hayat onun için çok zor. Onu seviyorum ama beni çok zorluyor. En kötüsüde bu, nefret ve sevginin karışması.
Telefonumla akşama kadar müzik dinledim. Akşam saat 8 gibi zil sesi ile irkildim. Aşağı kata -ev 2 katlı- indim. Kapıyı açtım, karşımda annem vardı. Kapıyı açıp yukarı çıkarken annem bana,
"Gel buraya!" Diye bağırdı. Nedeni anlamadım çünkü hep bağırır. Her ne olursa olsun. Severken bile...
Hızla aşağı geri indim.
"Niye bağırıyorsun?"
"Niyesi mi var köpek!"
"Köpek mi olduk şimdi de"
"Doğru köpek senden daha akıllı!"Bu hakaretler üzerine odama koştum. Ve ağlamaya başladım. Hemde hıçkırıklarla. Ağlarken aklımdan bir sürü şey geçirdim. Bir yandanda istemsiz bir şekilde aklımdakiler ağzımın ucuna geliyordu.
"Ben köpek değilim, sizsiniz."
"Kapitalist köpekler"
"Gene okul demi?"
"Hem beni zorla gönderiyorlar. Hemde şikayetçi oluyorlar."
"Hayatımı mahvettiniz."
"Ölünece anlarsınız değerimi artık."Beni zorla gönderdikleri yerde, sistemin emir kulu olmadım diye suçlanıyordum. Artık yıldım. Hayat neden böyle, neden? Neden sadece babası zenginler kazanıyor.
Ağlayarak bunları düşünürken, aşağıdan bir ses yükseldi.
"Ağlama karı gibi, gel buraya!"
"Of"
"Gel çabuk."Ağlayarak aşağı indim ve sert bir ses tonu ile,
"Ne var." Dedim.
"Öğretmenlerinin hepsi senden şikayetçi. Hep karşı geliyormuşsun!"
"Gelmiyorum. Sadece hakkımı savunuyorum. Ama oda suç oluyor."
"Sus!"Susup oturma odasına geçtim. Ağlamaya devam ediyordum. Mutfaktan bir ses tekrar yükseldi,
"Baban seni gelince hastanelik etmese iyi!"
"Ne! Babama niye söyledin?"
"Gör sen gör!"Ağlamam daha da şiddetlendi. Babam beni senede 3-4 kez döverdi ama dövdü mü tam döverdi. Ağzım burnum dağılırdı. Sanki kendi oğluna değil de gavura vuruyordu.
Yarım saat boyunca ağladım. Sonra ise odama çıktım.
Çok geçmeden kapı çaldı. Bütün bedenimi korku kaplamıştı. Babam kapı açıldığı gibi,
"Nerede o?!"
"Yukarıda"Babam büyük bir hışımla yukarı çıktı. Kapıyı tutmaya çalışsamda, gücüm yetmedi. Sonunda kapı açıldı ve içeri babam girdi. Ben kaçmaya çalışırken, yanağıma doğru okkalı bir tokat geçirdi. Yere yapışmıştım.
Sonra beni tekmelemeye başladı. Söylenerek vurmaya. Sonunda yorulup gitmişti. Ben ise hiç durmayan ağlamamı daha şiddetlendirmiştim.
Olayın üzerinden biraz zaman geçtiğinde ağlamam azaldı. Canım yanmaya başladı. Yüzümün halini merak edip aynaya doğru gittim. Yüzümün hali berbattı. Dudağım patlamış, gözümün çevresi mosmor olmuştu. Sırtıma ve bacaklarıma baktığım da oralarda mosmordu.
Ağlayarak odama geri döndüm. Canım yanıyordu hemde çok...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntiharın Eşiğinde
Novela Juvenilİntihar etmem. Ne kadar üzülsemde, intihar etmem diyen biriydim. Ama insan her şeyi, o psikolojiye gelince anlıyor.