Ve sonra gülmeye başladık. Sonunda makarnayı bulmuştuk.
"Eee bari ben de yardım edeyim. Ne yapayım?" dedi Savaş, merakla.
"Mesela Savaş Sayar, sos yapabilirsin."
Ben makarnayı yapmaya başlamıştım. Savaş da sosu yapıyordu. Sosu yaparken bir yandan da bana bakıyordu. Bir süre sonra ona döndüm ve gülerek sordum.
"Ne var ya, neden bakıyorsun öyle?"
"Ya karıma bakamaz mıyım?"
"Bakabilirsin de garipsedim, ayrıca ben senin karın değilim daha."
"Yoo hiçte bile dini nikahlı karımsın. Tamam resmi nikahta şartta sonuçta karımsın."
"Off Savaş şu an açım ve seninle hiç uğraşmaya halim yok." dememin ardından o mükemmel gülüşünü attı. Bir sessizlik oluştu ve sonra aklıma gelen o soru ile Savaş'a döndüm.
"Savaş bir şey soracağım."
"Sor Deniz."
"Emre, lisedeki çocuk... Hala görüşüyor musunuz?"
"Bazen..."
"İyi..." diyebildim sadece. Ne diyebilirdim ki? Karışamazdım sonuçta.
SAVAŞ' TAN
Deniz makarnaları tabağa koydu ve masaya götürdü. Ardından yemeğe başladık. Daha önce nasıl fark etmemiştim. Gözleri, gülüşü, kirpikleri, her şeyi çok güzeldi. Yemeğimi yerken ona bakıyordum ki üzerime dökülen yemekle üzerime baktım. O sırada bir kahkaha sesi yükseldi.
"Bana bakarsan böyle olur işte. Önüne bakacaksın!"
"Ben acaba seni nasıl fark etmemiştim. Bu kadar güzel olduğunu, bu kadar iyi bir insan olduğunu?"
"Savaş sen o kadar kötü olmaya başlamıştın ki gözün hiçbir şeyi görmüyordu. O yaşın verdiği aptallıkla arkadaşlarına uydun. Aslında biliyor musun? Sırf beni üzmek için Beyza'yla çıkmış olabilirsin."
Ben ağzım açık onu dinliyordum.
"De-deniz bak ben her şey için özür dilerim. Bence en baştan beyaz bir sayfa açabiliriz."
Sadece sessiz kaldı ve yemeğe devam etti. Bittiğinde masayı topladı ve oturma odasına geçti. Ben de arkasından gittim. Yüzüğüne bakıyordu.
"Ne o, çok mu beğendin yüzüğünü?"
"Hı, çok beğendim(!)" dedi suratını alaycı bir ifade alırken. İlgimi çeken bir şey ile konuşmaya başladım.
"Bu arada ilgimi çekti. Anneme, anne diyorsun?"
"Şey ya eee annen yani Semra Anne öyle istedi ondan dolayı."
"Ben de artık annene anne derim."
Gülümsedim.
"İyi..."
1 GÜN SONRA
Sabah erken kalkmıştım. Kuaför gelecekti bugün. Tabii ki yine Semra Anne ısrar etmişti. Zil çalınca açtım, kuaför gelmişti. Biz daha önceden Savaş ile kahvaltı etmiştik. O da hazırlanmaya gitmişti. Saçımı salık su dalgası yaptırmayı düşünüyordum. Kuaför bir saat içinde işini bitirip, gittiğinde gelinliğimi giyip kendime hayran gözlerle bakmaya başladım. Aşağıya indiğimde Savaş vardı. Bana bakarken öylece kalakaldı. Derin, Yıldız, Berk ve Mert de vardı. Berk, Savaş'ın omzuna dayanıp;
"Kardeşim yenge çok güzel olmuş lan..."
Savaş yalancı bir kızgınlıkla;
"Höstt lann!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucizelere İnanır Mısın? (Düzenleniyor, 2. kez)
Novela JuvenilKadın çok sevdi, sadece sevdi. Tesadüfe inandı sadece, mucizeye inanmıyordu. Savaş karşısında mucizeye asla inanmayan bir kadın buldu. Aslında yaşadıklarının tümü mucizeydi belki de. Mucize istemek nedir ki? Mucize istemek kelebeğin öleceğini bile...