Dilhun

302 42 3
                                    

"Susuyorum ama içimde patlamaya hazır yanardağ var. En acısı da kimse bunu görmüyor."
*****

Gaye başını gökyüzüne doğru kaldırdı yağan yağmur her geçen dakika hızını artırıyordu. Gaye kumral saçlarını geriye doğru attı. Kollarını iki yana açtı sanki içindeki yangını söndürmek ister gibiydi.
Kalbinde amansız bir acı vardı. Buğulu gözlerle mezar taşına baktı.

'Selim Gönül
07.05. 1990
23. 09. 2016'
Mezar taşında yazanları okudu. Selim öleli üç koca yıl olmuştu. Selim'in yokluğunu ilk günkü gibi hissediyordu. Bu üç yılda Selim'in doğum gününde ve şehadet şerbetini içtiği günde acısı bir tık daha nüksediyordu.

Ayla Yüzbaşı usulca elini soğuk mermere götürdü. Gözlerini kapattı. Sevdiği adam yanı başında duruyormuş gibi hissetti. Yüzünde buruk bir gülümseme belirdi.

"Zaman kum saati gibi akıp gidiyor. Seni kaybedeli neredeyse iki sene olacak. Sanırım yavaş yavaş yokluğuna alışıyorum." Acı da olsa artık Uğur'un yokluğuna alıştığını farketmişti. İnsan ne acılara göğüs geriyordu?

Gökçen Binbaşı usulca gözlerini açtı. Başında şiddetli bir ağır vardı. Motosiklet sesine benzeyen ses ile helikopterde olduğunu anladı. Tam yanı başında duran siyah asker traşı olmuş adamı hemen hatırlamıştı. Adam siyah gözlerini Gökçen Binbaşıya çevirdi.

"Astsubay Emir Yankı," diyen asker ile gözlerini kapatıp açtı.

"Komutanım iyi misiniz?" diye soran adama baktı. Kolunda ve karnında bir acı baş gösteriyordu. Yine de kendini biraz olsun iyi hissediyordu. Sesler uğuldamaya başladı, etrafı bulanık görmeye başladı. Yavaşça gözlerini kapattı.

"Kriz geçiriyor," diye bağıran asker ilk müdahaleyi yaptı.

"Çabuk, acele etmezsek kan kaybından kaybedeceğiz," diye bağıran Emir Astsubay, birini daha kaybetmek istemiyordu.

Seher Hanım, eniştesinin yanına geldi. Gaye'nin birden bire ortadan kaybolduğunu hissetmeden nasıl soracağını düşünüyordu. Damdan düşer gibi konuya da giremiyordu.  Yaşar Albay, Seher Hanım'ın sıkıntısını görebiliyordu. Bugün Mayıs'ın yedisi olduğunu unutmamıştı.

"Seher, Gaye nerede?" Aniden gelen soru ile Seher Hanım heykel gibi kalakaldı. Birden bire ortadan kayboldu, Ayla'da peşinden gitti şu saat oldu daha bir haber yok diyemeyeceğine göre aklına gelen ilk yalanı söyledi.

"Gaye uyuyor enişte." Yaşar Albay'ın yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. Gaye'nin mezarlıkta olduğunu tahmin edebiliyordu.

"Gaye bugün asla uyumaz. Şu an mezarlıkta olduğunu tahmin edebiliyorum. Merak ettiğim yanında kim var?" Seher Hanım şaşkınlıkla eniştesinin yüzüne baktı.

"Mezarlıkta mı?" diye sordu.

"Bugün nişanlısının doğum günüydü. Gaye, Selim'in doğum günlerinde ve şehadet şerbetini içtiği günde mezarlığa gider. İçinde biriktirdiği acıları mezar taşına bakarak atmaya çalışır." Seher Hanım'ın gözleri doldu. O acıyı çok iyi bilirdi o da şehit annesiydi.

Gökhan Yüzbaşı odasına girdi. Odası siyah ve beyazın muhteşem uyumu ile döşenmişti. Duvarlar beyaza boyanmıştı. Yatak tek kişilikti. Çarşaflar siyahtı, karyola beyazdı. Yorganın bir kısmı siyah, diğer kısmı beyazdı. Yatağın tam karşısında dikdörtgen şeklinde beyaz bir masa, masanın tam yanında sürmeli siyah gardolap vardı. Gardolabın tam karşısında kitaplarını yerleştirdiği kitaplık vardı. Kitaplığa doğru ilerledi. Kitaplıktan Elif Şafak'ın Aşk Şeriatı adlı kitabını aldı.

Yatağına doğru ilerledi. Başını yatağın başlığına yasladı. En son kaldığı sayfayı açtı. Gözüne çarpan yirmi sekizinci kuralı sesli bir şekilde okudu.

"Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebiliriz, ne de geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu an'ın hakikatını yaşar."

Ne kadar güzel demiş. Geriye dönüp dokuzuncu kuralı açtı. Bu kuralların hepsinde kendinde bir parça bulmuştu ama en çok dokuzuncu kural içine işlemişti. Sesli bir şekilde dokuzuncu kuralı okudu.

"Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakın gülü geceye bakıp gündüzü tahayyül tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir."

Bu kuralları ne zaman okusa içine huzur dolduğunu hissederdi. Bu kitabı üçüncü kez okuyuşuydu. Her okuduğunda içi huzur ile dolardı. Kitabı yanı başındaki komodinin üzerine koydu.

"Susuyorum ama içimde patlamaya hazır yanardağ var. En acısı da kimse bunu görmüyor." Gaye içinde saklanan acıyı dışa vurdu. Şu üç senede kalbi yangın yerine dönmüştü. Yağmur dinmişti dinmesine ama içinde nükseden acı dinmemişti.
Diğer taraftan Ayla'da, kardeşi gibi acı çekiyordu.

"Bir bilinmezliğin içinde ilerliyorum. Dıştan yıkılmaz bir duvar gibi görünüyorum ama güçlü değilim aslında. Silah arkadaşlarıma hayat dersi veriyorum ama benim de onlardan bir farkım yok." Ayla Yüzbaşı acısını dışa vururken kendisini izleyen adamdan habersizdi.

"Heval Yüzbaşı tek başınaydır." Uzun boylu, buğday tenli, yirmi dokuzlu yaşlarında olan adam, Melik'e haber verdi.

"Üsteğmen nerede?" diye soran Melik, telefonun diğer ucundaki adamın cevap vermesini bekledi.

"Üsteğmen, mezarlığın diğer tarafında heval."

"Güzel ikisini de nereye getireceğini biliyorsun." diyen Melik'in gözünü intikam ateşi bürümüştü.

"Biliyorum heval," dedikten sonra eş zamanlı olarak harekete geçtiler. Yaşlı kadın kılığına girmiş terörist, Ayla'nın yanına gitti. Kadın terörist ise, Gaye'nin yanına gitti.

Gaye ağlarken arkasında duyduğu sesle ayağa kalktı. Birkaç adım uzağında olan uzun boylu, kızıl saçlı kadın şiş olan karnını tutmuş bağırıyordu. Gaye, kadının yanına gitti kolundan tuttu.

"İyi misiniz?" diye sordu. Hamile kadın ani bir hareketle elinde tuttuğun peçeteyi Gaye'nin burnuna tuttu. Gaye, kadını itekledi. Bulanık görmeye başladı ama bayılmadı. Kadın, Gaye'nin yanına yaklaştı. Gaye kadına tekme attı. Kadın sendelese de Gaye'nin yanına yaklaştı. Şu an kadın avantajıydı. Gaye ani burnuna kapatılan şeyi koklamıştı.

"Kızım bir yardım etsene." Ayla arkasından gelen ses ile ayağa kalktı. Yaşlı bir adam kendisinden yardım istiyordu. Adamın yanına gitti. Adam, Ayla yanına yaklaşana kadar olduğu yerde kaldı. Ayla yanına yaklaştığı an elinde tuttuğu peçeteyi Ayla'nın burnuna kapattı. Ayla diz kapağını adamın karnına geçirdi. Adam iki büklüm oldu. Ayla iki adım geriye doğru gitti. Arkasından yaklaşan adam elindeki odunu Ayla'nın başına vurdu.

"Toparlan gidiyoruz," dedi. Ayla'yı kucağına aldı.

Kadın tekrar Gaye'ye yaklaştı. Gaye, kadına tekme attı. Kadın karnına isabet eden tekme ile gözlerini kapatıp açtı. Elini havaya kaldırdı. Gaye sırtında hissettiği acı ile yerinde sendeledi. Kuşların cıvıltısı yerini uğultuya bırakmıştı.
Karanlığa doğru çekildi.

Vatan SağolsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin