Bozulan Planlar

3.4K 133 19
                                    

Duydukları anlık şaşkınlık yaşatmıştı adama. Ama umursamadan kadının üzerine gelmeye devam etti.
"Buna inanacağımı mı sandın güzelim. Salak mıyım ben?" Gülerek söylese de aptal yerine konmaya çalışılmasının siniri yansıyordu gözlerinde.

"Gerçekten doğru söylüyorum. Biz sadece rol yapıyoruz. Erdem'in bir işi alabilmesi için kalkışmıştık bu oyuna. "

Olabildiğince inandırıcı olmaya çalışıyordu Eylem. Aslında böyle bir şeyi söylemeyi planlamamıştı. Belki Erdem'le yaptıkları planı bozguna uğratacaktı ama adamın kendisine sahip olmasına izin veremezdi. Nitekim 3 yıl önce, o bardaki geceden sonra kimse olmamıştı hayatında. Kalbindeki dokunuşlar yerini başkalarına bırakamazdı. Ama sözlerinin adam üzerinde gerçeklik kırıntısı oluşturmadığını fark ettiğinde aceleyle ekledi.

"İsterseniz araştırın Eylem Türkoğlu benim adım, evli olup olmadığımı hemen öğrenebilirsiniz diye düşünüyorum."

Kadının söylediğinin doğruluğu üzerindeki inatçı tavrı ve gözlerindeki bir şey durdurdu Amir El Baki'yi. Bunu öğrenmesi fazla uzun sürmezdi. Eğer gerçekten bu doğruysa oyunu yeniden kurması gerekirdi.
***
Nihayet hava karardığında Erdem ve adamları villaya sızma planlarının son kez üzerinden geçtiler. Açıklık yola adım attıklarında evin önünde oluşan hareketlilik, hızla geriye dönmelerine sebep olunca Erdem'in zaten katlanan sinirlerinin arşa ulaşmasına olanak tanıyacaktı neredeyse. Ağzından çıkan sessiz küfürler adamlarının şaşkın bakışlarıyla çarpışıyordu.

Amir El Baki ve adamları birbiri ardına evden uzaklaşırken "Herkes arabalara" diye bağırdı genç adam. Bir yandan da elindeki tabletten Eylem'in ensesinin altına yerleştirdikleri deri altı çipinin hareketlerini izliyordu.

Sevinse mi üzülse mi bilmediği bir durum karşısındaydı. Telefonunu çıkarıp önde giden arabalardaki adamlarından birini arayıp "Siz adamları takip edin. Dikkat edin fark edilmeyin!" emrini verdi.

Kendi içinde olduğu araba son sürat villaya yaklaşıyordu. Hayatında uzun zamandan beri bu denli endişeyle dolmamıştı. Ve şimdi Serdar'ın haklı olduğunu anlıyordu. Tuzağı Eylül'ün kardeşinin canını riske atacak şekilde kurmamalıydı.

Erdem araba daha tam durmadan attı kendini dışarıya belindeki silahına davranarak. Adımları temkinli olmaktan çok uzak, koşar gibiydi.
Sinyal evin içinden geliyordu ve hareket etmiyordu ondandı bu acelesi. Uzun zamandır diline değmeyen kelimeler çıktı ağzından.

" Allah'ım n'olur Eylem'e bir şey olmasın." Allah'la konuşmayalı çok olmuştu olmasına ama ona tekrar sığındığını fark edemedi. Aklı Eylem'i cansız bulmanın endişesiyle doluydu.

Hızla açık bırakılan kapıdan daldı ve holü geçip ilk sağdan döndü. Neyseki adamları ona yetişmişti de Erdem'in elden bıraktığı temkini onlar sürdürüyordu. Sinyalin geldiği yeri eliyle koymuş gibi buldu bulmasına ama koşar adım hız alan ayakları zamkla yere yapışmış gibi kalakaldılar yerlerinde.

Eylem'i koltukta kendinden geçmiş bir halde bulmuşlardı. Başı yastıktan yana düşmüş, bir eli koltuktan aşağıya sarkıyordu. "Lütfen " diye yakardı yine yıllardır unuttuğu Tanrıya.

"Lütfen Allah'ım" devamını getiremedi dili. "Onu da alma diyordu" içi, "Lütfen beni bu azapla bırakma". İlk Eylem'e ulaşan Serdar olmuştu. Erdem'se hala çakılı kaldığı yerdeydi.

Titreyen elleri çıkmaya başlayan sakallarını kaşıdı istemsizce. Gözleriyse Eylem'in nabzını kontrol eden Serdar'a kilitliydi.

"Eylem, Eylem beni duyuyor musun?" Serdar'ın dilinden dökülen sözcüklerle nefesini bıraktı hızlıca Erdem. Halbuki onu tuttuğunun farkında bile değildi. Aceleci adımlarla yaklaştı Eylem'e, bileğini tutup nabzını hissetmeye çalıştı. Serdar'a güvenmediğinden değil de içindeki suçluluk hissinin geçmesinde, eminliği sağlamak içindi kendinin de kontrol edişi.

MASUMİYETİN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin