25/11/2006
Başta kardeşinin yanında olmasını istememiş, onu çok endişelendirdiği için gelmek zorunda hissettirdiğini düşünmüştü. Ama ayazda sadece ay ışığının parlattığı gecede, bir daha asla gelmek istemediği bu eve doğru yürürken, giderek ağırlaştığını hissedebiliyordu.
Bu eve giderken hiçbir şekilde buraya tekrar gelebileceğini düşünmemişti. Onu buraya geri getirebilecek tüm nedenlerin ortadan kalktığını düşünmüştü. Ne kadar da yanılmıştı. Hayat ona yanıldığını göstermekten nedense hiç bıkmamış gibiydi. Cevaplayamadığı, peşini bırakmayan sorular onu korktuğu tek yere getirmek zorunda bırakmıştı.
Bu işin sonunda iyi hissedeceğini hiç düşünmüyordu. Bu işin kötü biteceğinden emindi. Sadece ne kadar kötü olabileceğini kestiremiyordu. Kardeşiyle ilerlerken daha kötü ne olabilir ki diye aklından geçirse de kendisine gelmişti. Hayat ona defalarca daha kötüsünü göstermişti. Sadece konuşmaya odaklanmalıydı. Gerekli soruları soracaktı, cevaplarını alacak ve gidecekti. Gereğinden fazla kalmayacaktı. Yoksa nefes alamazdı, anılar beynine üşüşürdü, başa çıkamazdı.
Draco kardeşine bakarken attığı her adımda giderek daha çok kendi içine döndüğünü görebiliyordu. Burası onlar için artık ev olmaktan çok uzaktı. Burası sadece çocuklarını geçirdikleri bir binaydı. Tek güzel anıları çocukluk zamanında gerçekleşmişti. Gerisi koca bir yıkım ve hayal kırıklığından ibaretti. Kardeşinin cevaplarını bulmasını ve bu konuyu kendi içinde kapamasını çok istiyordu. Ama bunun onun sonunu getirmesinden de ölesiye korkuyordu. Kendisinde bile dillendirmekte zorlandığı bir korkuydu. O da kardeşine kısa ve tedirgin bir bakış attıktan sonra geceyi aydınlatan tek ışık kaynağına, aya baktı. Tekrar önüne döndüğünde kapıya varmışlardı. Kardeşinin derin bir nefes aldığını fark etmişti. Aslında bunu yaparken öyle sessizdi ki, Draco kardeşine bakmasa bunu fark etmeyebilirdi. Sıkıca kardeşinin elinden tutup yüzüne bakmıştı.
"Bu işi beraber sonlandıracağız. Her zaman yanındayım." Dediğinde kardeşinin kendisine beklentiyle baktığını görmüştü. Sözü onu biraz olsun gülümsetebilmiş olsa da kapıya döndüğünde gülümsemesi çoktan kaybolmuştu.
"Teşekkür ederim Draco." Diyebilmişti sadece. Konuşamıyordu, boğazı düğümlenmişti. Bu ev daha içeri bile girmeden tüm duyularına hâkim olmaya çalışıyor gibiydi. İçindeki yükselen korkuyu ve gerginliği yutkunarak atmaya çalışmıştı. Draco da bir kez daha kardeşine baktıktan sonra kapıyı çalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
FanfictionOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...