20°•°•°•UNUTULMUŞ HİSLER

28 10 1
                                    


"Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar."

20.BÖLÜM°•°•°•°•°•


Ve unutmak her şeyi,  yaşanmamış varsayarak devam etmek yaşamaya. Günlüğün her sayfalarını yırtarak koşmak bugüne yarına karışmak ister gibi. Hâreli göğe ulaşmak geceden önce. İşte bunların hepsi bir yaşamın gerisinde kalan ve mutlak hatırlanmayacak duygular. Onlar artık unutulmuş hisler.

"Ne anlaşması yaptınız?" Bir umut Bartu'nun bambaşka bir nedenden dolayı Ufuk ile iş birliği yapmasını bekliyordum. Çünkü eğer o Odiar ise öyle büyük bir kandırılma yaşamış olacaktım ki bu tüm hislerimi yok edebilirdi. "Olacakları böyle mi engelleyeceksin Bartu?" Bertan neyden  bahsediyor anlamamıştım. Neyi engelliyor onu bile bilmiyordum ki.

"Eskiden yaşananlar bir daha yaşanmayacak." Atınç ne demek istiyordu şimdi? Öyle allak bullak olmuştu ki düşüncelerim onları dinlemek için yıllarca düşünmem gerekecekti. "Neyden bahsediyorsun Atınç?" Bu sefer kızgınlığı unutup yüzüme bakan herkes acıma hissini tattırmıştı şimdi bana. Bu ifadeler hiç normal değildi.

"Bilmediğin şeyler var." Diyordu Fırat ben ateş püsküren gözlerimle etrafı tararken. Hep bilinmeyen  bir şeyler vardı hayatımda. Sorun bunları çözen kişinin kendim olmamasıydı. "Şimdi istediğimi gerçekleştirmeni istiyorum Ufuk Günday." Bartu yüzündeki sinsi gülüşle bana bakarken kaşlarım hafifçe çatıldı. Ardından devam etti Bertan'ın yüzüne bakarak. "Ezel'i alabilirsiniz."

"Ne?" Yüksek çıkmasına mani olamadığım sesime rağmen kimsenin dikkatini çekememiştim. Bunun neresi bir anlaşmaydı? "Ezel içeriye gir." Ufuk da ona katılır gibi devam ederken Atınç'ın kolumdan tutması ile hızla geriye çekildim. Ne yapacağımı bilemeden Bertan'a baktığımda onun da benden farksız olduğu  belliydi. "Ne saçmalıyorsun lan!" Sonunda olaya müdahale etmesi gerektiğini anlayan Bertan  sinirle soluyordu. Ben gibi. İşte şimdi keyfi yerindeydi Bartu'nun.

"Ben Ufuk'a yardım ettim o da isteğim olarak kardeşinin seninle görüşmesini engelleyecek." İplik iplik işler gibiydi bunları söylerken. Öylesine özen gösteriyordu ki ondan nefret etmemize asla hiçbir detayı atlamıyordu. En baştan beri derdi Bertan'ı üzmekti ve bugün onu başarıyordu. İşin garip yanı Ufuk'un bunu kabul etmesiydi.

"Benim üzerimden anlaşma mı yaptınız siz?" Kırgınca karşımdaki üçünü de abi kardeş yerine koyduğum adamlara baktım. Hepsi utanç içinde miydi bilmiyordum ama biri bakışlarını kaçıracak kadar üzmüştü beni. Bertan ise yanımıza Bartu'yu darp etmekle meşguldü. En haklı tepkiyi veriyordu şüphesiz. Onlarınki büyük bir nefretti.
"Onunla görüşmeyelim diye?" Dediğimde koruyabildiğim sakinliğim tükenmek üzereydi. Ve tutamadım kendimi. Yine kırdım döktüm, düştüm üzdüm. "Ben sizin yüzünüzden tanıştım onunla!" Ufuk gözlerinde onlarca şeyi barındırır gibi bakıyordu. 'Yapma' diyordu sanki kalbini kırdığımı haykırır gibi.

"Sen en başından beri bana bir şey demedin Ufuk." Gözlerim dolmamak adına savaşlar verirken hızla nefes almaya başlamıştım. Bu iyi değildi. Sinirsel rahatsızlıklarımı tetikleyen şeyler oluyordu ve ben bugün ilaçlarımı almamıştım.  "Sakin ol, Ezel." Fırat koluma girmek için yaklaşırken geriye çekildim. "Sen de mi bir şey söylemeyeceksin?" Pişmanlıkla harmanlanan bakışları benden kaçarken elimde olmadan kızıyordum her şeye. 

"Umarım bu çabalarınız sonuç bulur." Kendi kendime söylenirken hemen yanımızda varlığından bir haber olduğumuz Bertan konuştu.  "Onları suçlama." Bu konuda korunacak en son kişi onlar iken Bertan onları koruyordu ki onlar her zaman Bertan'ı kötülemekten geriye durmayan insanlardı. "Kim suçlu sen mi? Yoksa ben mi?" Ben sanki onların içinde gizledikleri bir yarayı kazıyormuşum gibi bakıyordu herkes. Oysaki bu yaptığım bir tartışma dahi  sayılmayacak cinstendi.

Nefretin Soluğu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin